• İstanbul 15 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 7 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 10 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 12 °C

Günün Yazısı Kürşat Bumin'den: 'Heyecansız' bir '4+4+4' değerlendirmesi (devam/3)

Günün Yazısı Kürşat Bumin'den: 'Heyecansız' bir '4+4+4' değerlendirmesi (devam/3)
Kaldığımız yerden devam ediyorum: "4+4+4" benzeri bir kademelendirme Almanya'da da karşımıza çıkıyor. Çocuklar uzun bir dönem (4 yıl) okul öncesi kurumlara devam ettikten sonra 6-7 yaşlarında 4 yıllık "ilkokula" başlıyorlar.

Peki bu öğrencileri ilkokuldan sonraki üç yola kim-kimler yöneltiyor? "Aile ve Okul yönetimi" deniyor. Demek ki ilkokulun sonuna gelen öğrencinin eğitim-öğretim kaderini belirleyebilmek gibi bir seçim hakkı yok. İlkokul sonrası yapılan bu dağılımın "sınıfsal aidiyet"le -zorunlu olmasa da- çok sıkı bağı olduğunu söylemek gereksiz herhalde. Nitekim, Türkiyeli göçmen çocuklarının büyük bölümüne Hauptschule'nin yolunun gösterildiğini de biliyorsunuzdur.

Demek ki öğrencinin ailevi özelliği, "sınıfsal aidiyet"i, "fırsat eşitliği" denilen formel eşitlikten çok daha güçlü durumdadır. Bir bakıma Cem Karaca'nın "İşçisin sen işçi kal" şarkısı gibi bir şey!

Kısaca Fransa'daki duruma da göz atalım: Bu ülkenin çocukları da 3 yıl okul öncesi kurumlara devam ettikten sonra 5 yıllık bir ilkokula devam ediyorlar. 10 yaşında biten ilkokul sonrası "kolej" denilen zorunlu 4 yıllık okul başlıyor. Sonra bir 3 yıl da lise. "Meslek liseleri" de burada araya giriyor. Liseyi tamamlayıp "bakalorya" sınavında başarılı olanlar, bakaloryalarının türüne göre üniversiteye kayıt yaptırıyorlar. Üniversite sınavı bu ülkede de yok. Büyük eleme birinci sınıftan ikinci sınıfa geçerken gerçekleşiyor.

Ama bu ülkede de öğrencinin hangi toplumsal tabakadan geldiği çok belirleyici. Hali vakti yerinde ve eğitim düzeyi yüksek olan ailelerin çocukları tabii ki iyi kolejlere ve ardından da iyi liselere devam ediyorlar. İyi liseler iyi öğrencilerini "Büyük Okullar" denilen mezunlarına bütün kapların açıldığı yüksek öğretim kurumlarına yöneltmek için yarışıyor. Bakın, karşımızdaki tabloyu belirleyen ilkeler Almanya'da olduğu gibi yine çok güzel: Sayıları giderek artan "özel"leri saymaz isek herkese açık "zorunlu ve parasız bir ilk ve orta öğretim sistemi." Ama bu ilkeler Okul'u sosyal hiyerarşinin yeniden üretilmesinin araçları olmaktan kurtaramıyor.

Hızlı adımlarla Türkiye'nin de içinde ilerlediği bu "ayrımcı" eğitim sistemi nasıl ıslah edilebilir doğrusu ben de bilmiyorum. "Sosyal" denilen alan hiyerarşiyi barındırdığı müddetçe Okul'un bu niteliğini kaybetmesi imkânsız diyebiliriz. (Ama öte yandan da biliyoruz ki, tarihte "sosyal hiyerarşi"nin ortadan kaldırılmasının gerçekleştiğinin ilan edildiği dönemler de çok tatsız!)

Konuyu fazla uzattığımdan son iki cümleyle bitirmek istiyorum: Bizdeki "4+4+4" sistemi bu "4"ler arasındaki geçişi hangi ölçütlerden hareketle düzenleyecek acaba? "İyi liseler" için seçme sınavı yapılacak mı yine? Belki de "4+4+4"e geçildiğine göre yeninin ikinci "4"ünü -yani eskinin ortaokulu- seçmek için de tekrar sınavlar gerekecek. İyi-orta-kötü okullar arasındaki hiyerarşinin hepten aşılabilmesi imkânsız olsa da, ne tür düzenlemelerle yumuşatılmaya çalışılacak? Bu sorularım -düz lise-meslek lisesi fark etmez- hepsi için geçerli. Çorum'daki imam hatip okulu ile (diyelim) Kartal İmam Hatip Okulu arasındaki fark nasıl kapatılacak?

05.03.2012 Yeni Şafak

Bu haber toplam 346 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim