Bilim ve bilgi felsefelerini şöyle kıyısından köşesinden de olsa bilen her akıl sahibinin kolaylıkla tasdik edeceği üzere, felsefede ortaya konulan hakikat iddiaları birtakım postülalara dayanır ve doğruluğu tartışılmaksızın düşünce sistemlerinin temeline yerleştirilen söz konusu postülalardan hareketle sistemler inşa edilir. Buna göre, ister idealist isterse materyalist felsefeler söz konusu olsun, tüm felsefe yapma biçimleri, kendileri için hareket noktası teşkil edecek birtakım kabullere dayanmak durumundadır. Aslına bakılırsa teizm ve ateizm kavramları da, bilimsel bir temele dayanmaktan ziyade, Tanrı hakkında geliştirilen beşerî düşüncenin birbirleriyle karşıtlık ilişkisi içerisinde şekillenmiş tarzları olmak durumundadır. Bundan dolayı, Tanrı'nın varlığı veya yokluğu şeklindeki bir ön kabule dayanan düşünme biçimleri olan teizm ve ateizmin kesin olarak ispatlanmış, karşı konulamaz, şüphe duyulamaz kanıtlara dayalı olarak teşekkül ettiğini iddia etmek mümkün değildir. Daha da ötesi, insanın bilme yetisinin sınırlarını soruşturan Kantçı epistemolojinin, insanın neyi bilimsel olarak bilebileceği sorusuna yönelik sunmuş olduğu imkânlar açısından ele alındığında ise, her ikisinin de bir tür inançtan ibaret olduğunu söylemek mümkündür.
19.01.2012 Yeni Şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.