Yanlış, insanın kendine özgü kurduğu ülkeyi tanıma biçimidir dünyada.
Peşine kendisi gibi birkaç tanesini daha taktı mı rahatlıkla dört yanlış bir doğruyu istediği tarafa doğru sürükleyebilir.
Herkesi doğru anlamış olsaydık kendimize benzetmiş olurduk sadece.
Yanlış anlayarak bir çok belayı üzerimizden def edebilir, yine bir çok kavgayı yakamızdan uzaklaştırabiliriz.
İnsanlar bir yanlış anlama sonucu bu kadar görkemli binalar dikiyorlar gökyüzüne doğru. İnsan dünyanın dilini ya kendi idrakince anlıyor ya da anladığı şey tam da anlamak istediği şeye denk düşüyor.
Dünya insana yalan ve fani olduğunu canlı örnekleriyle her fırsatta dile getirirken insan her defasında kendi anlamak istediği şekle tahvil ediyor onu.
Evet, dünya yalandır fanidir, ama bu geçip gidenler için böyledir, kalanlar için değil!
Hayatın teselli payıdır yanlış anlamak.
Şayet böyle olmasaydı büsbütün kovulurdu insanın dünya bahçesinden, idrak ötesine doğru sürgün edilirdi.
Tek doğru seçeneğe mecbur kalırdı insanlık. Kimse kimseyi ve hiçbir şeyi yanlış anlayamazdı.
Bir kimseyi yanlış anlamakla bir şeyi yanlış anlamak aynı değil elbette.
Bir insanı yanlış anlamak kişinin kendine karşı bir pozisyon takınması demektir.
Bir şeyi,bir olguyu yanlış anlamak ise ona tam anlamıyla nüfuz edemeyip sınırlarının dışına çıkmaktır.
Dileyen yanlış anlayabilir, bence her ikisi de insan için bir imkândır.
Bir insanı yanlış anlayan kişi farkında olmadan durumun bir başka türlüsünü de yaşama fırsatı yakalamış olacaktır.
Karşısındaki tarafından yanlış anlaşılan kimse ise kendini yeniden yazacak, yeniden okunmaya uygun hale gelecek, ya da yanlış da olsa kendine yönelen yeni anlayışa karşı kişiliğinde bir devinim oluşturacaktır.
Bir kavram,olgu ya da şeyi yanlış anlamanın yanlış anlayan kişinin ötesinde bir etkisi yoktur. Kavramları yanlış anlamak kelimelere zarar vermez. İster yumurtayı taşa at,ister taşı yumurtaya, olan yine yumurtaya olur.
Eğer insan kavramları ve şeyleri yanlış anlamışsa sadece mutlak yerine ihtimali bir şeyi yaşamış olur.
Muhtemel olanları tüketmek mutlak olana ulaşmak için bir yol sayılabilir.
Önemli olan insanın anladığı şeylere esnek yaklaşmasıdır.
Anladığımız şeyler mutlak anlamda doğru şeyler olmayabilir.
Sadece bizi doğruya taşıyabilecek vasıtalardır. Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var”.
Yanlış anlamak ‘anlar gibi olmanın’ ilk safhalarıdır.
Hayatı en muntazam biçimde yanlış anlayan kişiler sadece şairlerdir.
Doğru bir anlayıştan sadece sükûnet doğabilir.
Anladığı yanlıştan insanların dünyalarına kenar süsleri yapar şair.
Şiirler yazar insanlar yanlış anlasın ve içimizde her şey biraz olsun yoluna girsin diye:
“İnat ettim yanlış anladım her şarkıyı
Yoksa nasıl inceltebilirdim içimdeki o acı kahkahayı
Bir de insanlar yanlış anlasa her şey tamamdı
İçimdeki penguen güneye inmez
Buz keserdi gülümsemem-ah ne olaydı”
(Hüseyin Atlansoy)































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.