Bu zenginlik; kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasi yollarla bertaraf edilemeyince, her on yılda yapılan darbelerle, tarih ve din birliğimiz üzerine oyunlar sahneye konuldu.
Oysa asırlardır Kürtlerle Türkler, Türklerle Kürtler, iç içe yaşamış, kimsenin aklına ne etnik kökenleri ne de dilleri gelmemişti.
Kimse kimsenin ırkına diline bakmadan kız alıp kız vermiş, camide saf tutmuş, cenazesinde ağlamış, düğününde oynamıştı. Bu kucaklaşmanın sebebi din ve tarih bağıydı.
Bu birliktelik üzerine oynanan oyunlar kâr etmeyince, bu sefer devreye malum terör örgütü sokularak, içerideki ve dışarıdaki güçlerine ihale edildi.
¥
Halkın böylesine fırkalara bölünmesinin ilk temelini, tek parti döneminde CHP atmış ve toplumu sınıflara ayırmıştı. Bu beş sınıf şöyleydi.
“Köylüler. Gayrimüslimler. Aleviler. Kürtler. Mütedeyyin insanlar.”
CHP zihniyetine ve onların beslemelerine göre bu sınıflar hep suçluydu. Mesela köylüleri bir dönem şehir merkezine sokmamışlardı.
Gayrimüslimlerin çektiklerini bilmeyen yoktur. Varlık vergisinden sürgünlere kadar neler yaşandığı meydanda.
Alevileri ehli beyt bağlılığından uzaklaştırıp, dini değerlere yabancı eylediler. Kürtleri ise bölecek bir şey bulamayınca dillerini yasakladılar.
Mütedeyyin insanlara gelince; Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere tüm dini değer yargıları sorgulandı ve yasaklandı.
Silah zoruyla yaptıramadıklarını sinemayla, televizyonla, tiyatroyla ve eğitim yoluyla yapıp, halkın inançlarıyla alay ettiler.
Kısaca meselenin özü şu:
Bediüzzaman Said Nursi yine taa o günlerden bugünleri işaret etmiş ve “kardeşlik” üzerinde durarak, toplumun bütün kesimlerini ikaz etmiştir.
İşte nihayet geçmişin yaraları, devlet millet eliyle sarılmaya başlanır hale gelmiştir.
12.04.2012 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.