Şairler içinde bulundukları dertten memnun olduklarını, kelin merhemi misâli doktorların kendilerine çare olamayacağını söyler. Şair sözü deyip geçmemek gerek, bu insanlar serazat yaradılışlı oldukları için anlamaya çalışmalıyız.
Fuzûlî (ö. 1556) ünlü şiirinde doktoru adeta tersleyerek müptelâ olduğu aşk derdinden dolayı içinde bulunduğu durumdan memnun olduğunu, helâkinin kendisine yazılacak ilaçta bulunduğunu anlatır:
Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma dermân kim helâkim zehri dermânındadır
Kapısını “bâd-ı sabâ”dan gayrı kimsenin açmadığı Bağdatlı şair bu konuda yalnız değildir. Aynı yüzyıl şairlerinden Cevrî de (ö. 1654) “bed-meniş” (kötü huylu) tabibin derdine derman olmasını istemez, kendisi için baki olan hayatın müptelâ olduğu dertle yaşamak olduğunu belirtir:
Derd ile kalmak hayât-ı câvidânîdir bana
Tek tabîb-i bed-meniş minnetle dermân olmasın
Doktor dediğin hastasını iyileştirmek için elinden geleni yapar, değil mi? Müşterisini hastalık durumuna göre ayırmaz, ağır hasta diye ölüme terk etmez. Esad Muhlis Paşa şu beytinde çok mu vicdansız ne:
Bir hasta nâ-ümîd ise bakmaz tabîb olan
Nâ-kâbilânı terbiye etmez lebîb olan
Elinden bir şey gelmeyeni eğitmekle adam olmayacağını anladık, ancak tababet kuralında bir doktor hastasını hayata döndürmek için umut keser mi? Koca Ragıb Paşa’nın (ö. 1763) dediği gibi:
Muvâfıktır yine elbet mizâca şîve-i hikmet
Tabîbin olsa da kizbi marîzin sıhhatin söyler
Yani, doktor yalan söylese de hastasının iyileşeceğini anlatarak yalan söyler. Öyle ya, kanser olan hastasına pat diye üç gün ömrün kaldı denilir mi? Ölecekse de yavaş yavaş, alıştıra alıştıra söylenir. İnsan mizâcına hikmetin en uygun dili bu olsa gerektir. Hastalık bir değil ki, türlü türlü. Sâbit’in (ö. 1712) dediği gibi:
Devamı: https://www.sadeimge.com/2023/11/27/el-cek-ilacimdan-tabip/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.