• İstanbul 14 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 6 °C
  • Sakarya 12 °C
  • Şanlıurfa 15 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 11 °C
  • Bolu 6 °C
  • Bursa 10 °C

İbrahim Karagül'den: Ben Şam'ı bin yıl öncesinden bilirim

İbrahim Karagül'den: Ben Şam'ı bin yıl öncesinden bilirim
Ben Şam'ı bin yıl öncesinden bilirimAnnemin sütü kadar yakın banaBabamın uğradığı son antik çarşıDedemin kılıcını dayadığı surlarına   Ey kalbimin içinde uyuyan şehirHiç bir uçak hiç bir tren hiç bir otomobilHiç bir muştu hiçbir belge hiçbir kanıt hi


Seni alıp bana getirmemiştir
(Beni alıp sana gelememiştir)

 

Niçin göçtün benden ve nereye
Yükleyip gittin ağır kervanını
Neden aldatmadın karanlığı bezirganını
Boyanmış olan sarıya kızıla griye

 

Peygamberlerin türbeleri makamları
Mahallelerinde ağaçlarla çevrili
Altından suların aktığı 
Bir sırrı fısıldayan yeşil rüzgar

 

Tevrat çizgisi Zebur yankısı
İncil sesi Kur'an nefesi
Şam sokaklarının sabah öncesi
Ve güneşi yere indiren öğlesi

 

Atların aşık kemiğine kadar çıkmıştı
Seni son koruyanların kanı
Taşıdıkları yeşil Peygamber sancağı
Dalgalanmıştı sağnak sağnak tepelerinde

 

Şehirde adım adım savaş...
Sokak sokak gerileme ve çekiliş
Maveraunnehir'den gelip de durmuş
Huzurunda Peygamberin. Şimdi geri gidiş...

 

Nereye gidiş? Şehitler ülkesine elbet
Vahyin kanatlarıyla sedefleşen yer
Gecenin günün ortasında cennetler
Sonsuz balkonlardan gül saçılışı sepet sepet

 

Yeniden doğuş, diriliş suru çalınca
Benim geri döneceğim şehir Şam'dır
Bir Başşehre döner gibi dönecek askerler
Belki yorgun, fakat neşelerin en neşesiyle

 

Fırat sana geldiği zaman
Nasıl karşılayacaksın onu
Dicle sana geldiği zaman
-Bir diriliş başlangıcı
Bir kıyamet sonu-
Nasıl karşılayacaksın onu

 

Taşların içindeki cevher
Kederimin madeninden
Toprağın ruhumun yeraltında gezer
Bir gelgit depreminden boğazıma yükselen

 

Şam Şam Şam
Sana hangi kadırgamı göndersem
Sana hangi çektirimi yollasam
Sana hangi kucağımı uzatsam

 

Bir nar gibi koparılan Şam
Yabancı ellerce gerçek dalından
Güneşten ayırıp götürülen nereye
Renginden ruhundan anasından soyundan

 

Atların aşık kemiğine kadar çıkmıştı
Dünya yüzüne Allah adını yazan kan
Bir kan ki, Ilgaz, Erciyes, Ağrı, Süphan
Dağları ırmaklarından akmıştı coşkun coşkun

 

Ve sonra ne yazık sonbahar büyük bozgun
Çıkageldi Büyük Halk ve Büyük Yurt için
İstanbul'u, Bağdat'ı, Şam'ı kaplayan matem için
Kanatlarıyla siyah siyah bir kuzgun

 

Ama, umutsuzluk yok, en yakın ve keskin günde
Sonunda dönecek talih, gelecek Büyük Atlı
Çileye batmış İslam halkı için kurtarıcı
Görünecek ilkin Şam'da der gelenek saati

 

Sezai Karakoç
(Alın yazısı saati, 1979-1988. Gün Doğmadan, Şiirler, Diriliş Yayınları)

22.02.2012 Yeni Şafak

Bu haber toplam 1264 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim