• İstanbul 16 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 14 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 21 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 17 °C
  • Bolu 14 °C
  • Bursa 19 °C

İbrahim Karagül'den: 'Kötü adam'ın sözü ve şehirlerin çağrısı

İbrahim Karagül'den: 'Kötü adam'ın sözü ve şehirlerin çağrısı
NATO zirvesi ve Türkiye'yi de yakından ilgilendiren yeni savunma konsepti, İran'ın Bakü Büyükelçisi'ni geri çekmesi, Türkiye ile Fransa'nın yeniden dost olup olamayacağı, Afganistan'da Taliban'la hükümet birliklerinin işgale karşı ortaklıklar yaptığı iddi

Yıllardır bu köşede ulusal sınırların, devletlerin, rejimlerin gelip geçici olduğunu, bölgesel ve küresel düzeni, güç ortaklıklarını şehirlerin belirlediğini, ülkeler yıkılsa bile şehirlerin dimdik ayakta kaldığını ve çevresini yeniden inşa ettiğini söyleyip durduk. 

Irak işgal edilirken Irak'tan çok Bağdat'ın haline üzüldük. Ancak dedik ki; Bağdat sadece Amerika'yı değil, Moğolları da gördü. Yakılıp yıkıldı, yağmalandı, yok edilmek istendi. Onu yıkan devletler, imparatorluklar tarihe gömüldü, yok olup gittiler. Bağdat hala ayakta ve kendine zarar verenlerden hep intikam aldı. Bu yüzden Bağdat yaşayacak. Irak yok olsa da yaşayacak ve yeniden yükselecek. Binlerce yıldır bu hep böyleydi.

Rahm Amanuel, hiçbir zaman sempati duymayacağım bir kişilik. Bu kişisel bir şey değil. Nedenini daha önce burada yazmıştık, tekrar edeyim. 

Aile geçmişi, gelişim süreci, ait olduğu çevre, üslendiği sorumluluklar, sırlarla dolu hikayesi, Nazi bağlantıları, yüzlerce Filistinlinin öldürülmesiyle ilgisi, Deir Yasin katliamıyla alakası ve kapkaranlık bir hayat!.. Bazılarına göre bir teröristin oğlu, 'vaat edilen toprak' için savaşan örgütün mensubu. Ekonomik krizin en önemli sebebi olarak gösterilen hedge fon yöneticisi ve büyük paralar kazanan adam. İsrail yanlısı değil, İsrail aşırı sağı mensubu.. Bildiğimiz anlamda bir Zio-faşist. Elinden gelse bütün Ortadoğu'yu dümdüz etmek isteyen biri. George Bush'u bile, İsrail'e yeterli destek vermediği için eleştiren adam. Tam anlamıyla ırkçı... 

18 yaşına kadar İsrail vatandaşıydı. İsrail pasaportunu gizledi. 1991'deki Körfez Savaşı sırasında İsrail pasaportunu gün yüzüne çıkarıp, 'ülkesi' İsrail'i Saddam'ın füzelerinden korumak için askere gitti. Lübnan sınırında görev yaptı. 

Ailesi, 1931-40 yıllarında Naziler'le işbirliği yapıp Filistinlilere ve İngilizlere karşı savaşan terörist örgütlere mensuptu. Benahem Begin'e bağlı Irgun çetesinin üyesiydi. Siyasi suikastler yapıyor, BM temsilcilerini öldürüyor, Filistinlileri topraklarından sürmek için köy katliamlarına girişiyorlardı. Bu terörist operasyonlar İsrail devleti ilan edilene kadar devam etti. İşte 'altın adamı'mızın geçmişi, bugünkü İsrail ordusu, bu terörist örgütlere uzanıyor. Amcası bu saldırılar sırasında ölür ve ona amcasının adı verilir. 

Babası Benjamin Auerbach'tır. Söz konusu örgütlere silah sağlayan isimlerdendir. Stern çetesi bu örgütlerden en radikalidir ve ailesi bu örgütle bağlantılıdır. İngiltere'nin Filistin'i terk etmesi ve İsrail devletinin kurulması için Nazilerle birlikte hareket ederler. İrgun'un çocukları, aslında Nazi müttefiki Yahudilerdir! 

Auerbch soyadı sonradan Emanuel olarak değiştirilir. Adamınızın adı da Rahm yani Rahmim'dir. Rambo bile derlermiş kendisine. Clinton ekibinde yer alan, İsrail ve Ortadoğu ile ilgili her girişimin içinde bulunan kişidir. Babası gibi o da çifte pasaportludur. Hem İsrailli hem Amerikalı... 

Ve Emanuel, Obama ekibinin başına getirilir. O artık Beyaz Saray'daki en etkin kişidir. Hem Beyaz Saray'ı hem de Obama'yı yönetecek gerçek kişidir. Derhal İran konusunu tartışmaya açmıştır. Tıpkı ABD yönetiminde her zaman konumunu koruyan, ABD'den daha fazla İsrail aşırı sağına mensup olan diğer çifte vatandaşlar gibi. Kimler onlar? Rechard Perle, Paul Wolfowitz, Lawrence Franklin, Douglas Feith, I. Lewis Libby, Eliot Abrams, Marc Grossman, Robert Zoellick, Ari Fleisher, David Frum, John Bolton, Eliot Cohen, Davud Wurmser ve daha niceleri. Hanry Kissinger'ı da ekleyelim. 

Beyaz Saray'dan istifası 'Obama'ya darbe' olarak nitelenmişti. 

İşte bu adam, bir çoğumuzun unuttuğu, düşünmediği, önemsemediği bir gerçeğin altını çiziyor: Gelecek devletlerin değil, şehirlerin.. Buna göre bir dünya şekilleniyor, buna göre ekonomik düzen biçimleniyor, buna göre kitleler kimlik kazanıyor. Geleceğe yönelik kimlik savaşları tezlerinin temelinde de bu düşünce var. 

Oysa bizler bunu yüzyıllardır biliyorduk. Emanuel'in söylediği gibi bu geleceğin değil aynı zamanda geçmişin formülüydü. Bağdat örneğinde olduğu gibi. Bu coğrafyada yaşayan toplumları ayakta tutan o küçücük, dar toprak parçalarına bölünmüş devletler değil, hala bizim olan, bize ruh veren şehirlerdir. Bağdat gibi, Şam gibi, İstanbul gibi, İsfahan gibi, Kahire gibi, Mekke gibi, Kudüs gibi, Herat gibi... Geçmişimizin ortaklıklarının temelinde bu şehirler vardır. Geleceğimizde de onlar olacaktır.

Biz bu şehirleri anladığımız zaman, onlar 'bize ait' olduğu zaman güç kazanıyor, yükseliyoruz. Onları kaybettiğimiz an her şeyimizi kaybediyoruz. Geçmişimizi de onlar yönetti, geleceğimizi de onlar kuracak. Bu yüzden, şehirlerimize dokunan her uğursuzlukla mücadele, kendi geleceğimizi kurtarma arayışıdır. 

Bu gerçeği, Emanuel gibi birinden duymak içimi sızlattı. Bugünün bütün sorunlarını çözecek şifredir bu. Bu ses, kendi coğrafyamızdan yükselmeliydi.

23.05.2012 Yeni Şafak

Bu haber toplam 502 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim