• İstanbul 16 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 10 °C
  • Bursa 14 °C

İbrahim Karagül'den: Masal bitti: Size ihtiyacımız yok!

İbrahim Karagül'den: Masal bitti: Size ihtiyacımız yok!
Gözlerimiz Suriye'ye çevrilmişken, Beşşar Esad'ın konuşması kitleleri dizginlemesi artık mümkün değilken, Atlantik kıyılarında başlayan dalga adım adım bizim sınırlarımıza gelmişken, bütün ürpertici senaryolar yeniden hatırlanmışken, liderler ardı ardına

İşsizlik, sosyal kriz, kapitalizmin sert duvarlara çarpması, yüzyıllardır işleyen mekanizmanın durması, yeryüzünün bütün zenginliğini kullanmaya ayarlı adaletsiz sistemin işlemez hale gelmesi, refah düzeyinin düşüşü 21. yüzyılı Batı için kabusa dönüştürebilir. Kaynaklara zorla sahip olma dışında hiçbir seçenekleri kalmadı. Geleceğe dönük ümitleri kalmadı. Varolan zenginliğin sınırlarına ulaştılar ve durdular. Büyük çöküş korkusu her tarafı sardı.

Bugün Yunanistan kadar, Portekiz kadar İtalya da, İngiltere de çökmüş durumda. Ayıplarını, yokluklarını, çöküşlerini ne kadar gizleyebilirler. Silah gücü onlara yeni bir yüzyılın kapılarını aralayabilir mi? Kimse bilmiyor. Kimse inanmıyor.. ABD'de bir çok bölgede işsizlik yüzde yirmi beşe dayandı. Avrupa'da bir çok ülke bu durumda. Roma imparatorluğu motivasyonunu kaybetti. Bu haliyle Türkiye için asla bir cazibe merkezi, doğru adres değil ve olmayacak.

Bu yüzden Şam'a bakarken, Kahire'ye bakarken, Yemen'e, Basra Körfezi'ne bakarken gözlerimizi kaldırıp Atina'ya, Barselona'ya, Paris'e de bakmak zorundayız. İflas etmiş devletlerin ayağa kalkması zor görünüyor. Hangi güç, bu kadar büyük çöküşleri finanse edebilir? Hangi güç yeniden moral, gelecek vaat edebilir, kitleleri buna inandırabilir? Bugün bölgemizde, rejimler üzerinden, özgürlük arayışları ile kendini gösteren isyan, önce Güney Avrupa'da, ardından Kuzey ülkelerinde refah isyanları yeklinde kitleleri sokaklara dökecek. Çünkü;

Artık devletler kendi halklarını, şehirlerini, kasabalarını, köylerini bombalıyor. Tanklar, savaş uçakları yerleşim birimlerini enkaza çeviriyor. Kendi paralarıyla, kendi uçaklarıyla, kendi silahlarıyla kendi sokaklarını, insanlarını vuruyor.

Artık düşmanlık içeride, savaş içeride. Güç mücadelesi de, öfke de, hınç da, hesaplaşma da içeride. Kurşunlarla yumrukların, saraylarla sokakların, seçkinlerle fakirlerin, zorbalarla mazlumların hesaplaşmasına ayarlı bir gelecek var önümüzde.

Şam'daki, İskenderiye'deki, Sana'daki öfke ve arayış ile Atina'daki, Barselona'daki, Paris'teki öfke nitelik olarak aynı. Gerekçeleri farklı görünse de, yöntemleri aynı olmasa da kitlelerin karşıt olduğu şeyler birbirine çok benziyor. Bir yerde yerel otorite hedefte iken diğer tarafta küresel ekonomik düzen, siyasi düzen hedefte.

Bu yüzden Arap kuşağını sarsan fırtınanın Asya'ya doğru, Avrupa içlerine doğru, Atlantiğin öbür yakasına doğru etkileri olacak. Ateş, Ortadoğu başkentleri kadar Batı başkentlerini de kasıp kavuracak. Orada da rejimler, devletler sarsılacak, yeni iktidar kadroları oluşacak, yeni siyasi söylem gelişecek. Çünkü biliyoruz ki, İslam-Arap kuşağındaki rahatsızlığın sebebi zorbalıksa, Avrupa'daki sebebi refah çökmesi, Asya'daki sebebi refah ve özgürlük arayışı olacak.

Hep söyledik; küresel ekonomik kriz sadece finansal kriz değildir. Değerler krizidir, siyasi krizdir, güç krizidir, sosyal krizdir. 20 yüzyıl boyunca, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşmuş yapılara karşı küresel bir değişime, yeni iktidar yapılanmasına, yeni ekonomik düzene duyulan ihtiyaç, belki refah toplumlarında hissedilmiyordu. Asya'da ve bizim bölgemizde ise huzursuzluk baskıyla, hileyle denetlenebiliyordu. Ama artık Batı'nın refah düzeni sarsılıyor, toplumsal çıkar ortaklığı bozuluyor. Kimlik üzerinden yeni bir itiraz dili kendini hissettiriyor.

İşte biz, bu yeni yükselişin yakın gelecekte Avrupa şehirlerini de vuracağını düşünüyoruz. Milyonlarca işsizin sokaklara çıkacağını düşünüyoruz. Bu yüzyılın, Ortadoğu'nun, Latin Amerika'nın, Asya'nın değil, Batı'nın kriz yüzyılı, Avrupa'nın kışı olacağına inanıyoruz.

Bu yüzden Avrupa Birliği bize gelecek vadetmiyor. Umutlarımızla, arayışlarımızla örtüşmüyor. Bu yüzden ABD'nin çizdiği ufuk, vizyon bizi tanımlamıyor. Yapacağımız tek şey, büyük dönüşümü, bölgesel yeniden yapılanmayı kendi kontrolümüze almaktır. Bu dönüşümle birlikte yeniden varolmanın, meydan okumanın temellerini atmaktır. Birileri bir oyun tezgahlıyorsa oyunu bozmaktır. Diz çöküp yalvardığımız taktirde, merhamet beklediğimiz takdirde, onların "sınırsız gücüne" iman ettiğimiz taktirde hep kaybetmeye devam edeceğiz.

Ama yüz yıl sonra bu sefer, kazanma dönemi. Çünkü tarih değişti, kader değişti!

22 Haziran 2011 Yeni Şafak

Bu haber toplam 605 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim