Keşke bu mümkün olsa. Keşke Suriye için böyle bir çözüm imkanı olsa... Ama burada bir resim analizi yapıyoruz. Umut ettiklerimizle gerçekler her zaman örtüşmüyor. Belki birkaç gün, göstermelik manevralar, çekilme söz konusu olacak. Belki birkaç gün silahlar susacak. Kişisel olarak buna da inanmıyorum ama böyle olacağını düşünelim. Hemen ardından çatışmalar yeniden başlayacak. Suriye ordusu da muhalifler de kaldıkları yerden devam edecekler.
Dün akşam saatlerinde Beyaz Saray'dan gelen açıklama şöyle: 'Plan çökerse müttefiklerimizle görüşeceğiz...' Bu ne demek? Yeni bir eylem planı demek. Yeni planın Annan girişimi gibi olmayacağını söylemeye gerek yok sanırım.
Yani, plan çökerse diplomatik girişimlere yeni kapı aralanması çok zor. Ne olacak? Güç konuşacak. Taraflar net, pozisyonları net. Kimsenin geri adım atmaya niyeti yok. Daha şimdiden planın çöktüğüne dair genel bir kanaat var. Ankara böyle inanıyor. ABD böyle inanıyor. İran dışındaki bölge ülkeleri böyle inanıyor.
Şu anki göstergelere göre geriye iki yol kalıyor: Doğrudan müdahale ya da muhalif birlikleri silahlandırıp güçlendirerek rejimi zorlamak. Bu arada içeride, sistemi çökertecek örtülü operasyonları sürdürmek. İhtimallerin hepsi, bundan sonra durumun daha da sertleşeceğine işaret ediyor.
Nasıl bir müdahale? Türkiye'nin tek başına Suriye'ye girmesini isteyenler çok. Dışarıdan 'yabancı' müdahale isteyenler çok. Birleşmiş Milletler üzerinden bir koalisyon oluşturulacağına inanan çok. Doğrudan müdahale dışında tampon bölge, insani koridor gibi dolaylı müdahale seçeneklerinin masada olduğuna inanan çok. Doğrudan ya da dolaylı müdahale olmadan Suriye'de değişimin gerçekleşmeyeceğine inanan çok.
Türkiye'nin durduğu yerden, Ankara'dan yansıyan sinyallerden anlaşılan şu: Bu rejim hiçbir şekilde yerinde kalmamalı. Türkiye, Beşşar Esed yönetimini iktidarda bırakacak bütün senaryolara kapalı. Son derece kararlı, neredeyse bir yıldır değişmeyen, tereddüt göstermeyen duruş bu. ABD ve Avrupa da aynı görüşte. Ancak seçimlerin yaklaşması, Suriye'de İslamcı iktidar korkusu tereddütleri artırıyor.
Her ne olursa olsun, bu aşamadan sonra Suriye yönetiminin iktidarda kalması zor görünüyor. Ülkenin tamamına hükmetmesi imkansız. Esed ve ekibi ülkenin tamamı yerine belli çevrelere dayanarak örgütsel bir mücadele şekli benimseyecek. Bu da sistemin bir süre sonra çözüleceği, tarafların çatışmasının bu şekilde devam edeceği anlamına geliyor.
Umarız bu mücadele şekli, kimlik üzerinden, etnik farklılık üzerinden, mezhepsel ayrılık üzerinden yürütülmez. Ancak, çatışma bu noktalara sürüklenince bunların hepsinin kullanılacağını göreceğiz. İki gün, Suriye'de hiçbir şeyi değiştirmez. Uzlaşma ve çözüm için umudu korumak, çözümü istemek başka, gerçeği görmek başka. Bu gerçekçilik, tarafların durduğu yerden açıkça görülüyor.
Peki Türkiye Suriye'ye girecek mi? Tek başına hayır ama oluşturulacak bir koalisyon içinde en ön cephede yer alacaktır. Bunu ben söylemiyorum, şu anki resim öyle gösteriyor...
11.04.2012 Yeni şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.