• İstanbul 8 °C
  • Ankara 3 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 7 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 12 °C
  • Gaziantep 15 °C
  • Bolu 3 °C
  • Bursa 7 °C

İçkalede Hazreti Süleyman Camii Çevresinin Islâhı

M. Ali ABAKAY

Bir şehre hizmet edeni, o şehrin unutması mümkün değildir, olamaz.  Her şehir canlı bir varlıktır, onun yaşamasına katkı sunanlar, tarihteki yerini mutlaka alır, o şehrin yazılı kaynaklarına işlenen bilgiler, hizmet edenin daima takdirle anılmasını sağlar.


Her şehrin bir canlı belleği vardır ve bu şehir hafızası, kayda aldığı bilgilerle kendisine hizmet edeni vefayla anar, hatırlar. Şehirlerin bu tarz yönü günümüzde fazla bilinmediği için, bu yön üzerinde ekseriyetle durulmaz.


Şehirlerin yaşaması, bir yönüyle geçmişle bağlarının koparılmamasına bağlıdır. Geçmişle bağı koparılan şehir, sıradan bir şehir olur, eski canlılığını koruyamaz, hususiyetini kaybeder ve sıradan yerleşim alanına döner. Bu sebeple tarihten gelen zenginliğin korunabilmesi önemlidir, ehemmiyete sahiptir.


Özellikle tarihî değere sahip ve bu değerleri bağrında saklayan, koruyan, bu değerlerle önem kazanmış şehirlerin dünya tarihinde yeri oldukça önemlidir. Yakın zamanda görülmemiş biçimde tarih ve inanç turizmi ile canlanması beklenen, ekonomik alanda büyük getiri sağlayacağına inanılan şehirlerde kimi çalışmalar yapılmaktadır.

 

Konya’da Mevlana ve çevresi, Şanlıurfa’da Halilu’Rahman-Balıklı Göl konumu, İstanbul’da Eyyub Sultan ve konumu, şehirlerin gün geçtikçe daha bir tanınmasına ve marka şehirler olmasına zemin hazırlamaktadır.


Diyarbakır’da bu tarz girişimleri beklediğimiz oranda, diğer şehirlerin emsal alınması isteğimiz söz konusu olmasına rağmen, Hazreti Süleyman Camii ve çevresi bir türlü inanç turizmine kapısını aralamaktan uzak görünmektedir. En son yazdığımız İçkale’de Camii Tartışması makalemizde ileride oldukça ihtiyaç duyulacak bir ibadethane eksiğinin, mevcut yapı ile sürdürülmesi talebimiz, halen cevaplanmadı.


İç Kale’de mevcut yedi ibadethanenin nerede olduğu sorgulanmadan, elde kalmış ve ibadethane olduğu kesin yapının yıktırılma emareleri ile karşı karşıya olduğunu bilmeyenimiz yok.


Yapılmak isteneni şimdi daha iyi anlamaktayız, aslında. Bu alanda yer altında kalmış Roma Dönemi yapıların ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. Bu alanda elbette istenen arkeopark, Roma Dönemi’ne ışık tutacaktır. Öncelikle yerüstünde olana sahip çıkılmalı ve yer altında olana da saygı duyularak, bu eksiklik tellafi edilmeli. Mevcut olanı koruma adına bir şey yapmayan anlayış, yer altını yer üstüne getirerek, mevcut alanı Roma’ya ait gösterirse İnanç Turizmi adı altında yıllardır beklenen umutları heba etmiş olmaz mı?


On seneyi bırakın, beş sene sonra Hazreti Süleyman Camii için gelecek olan ziyaretçilerin dikkatini çekebilecek ne sunabiliriz? Mevcut alanın ibadete ihtiyacının giderilmesi için belirttiğimiz yapının hala tarihi eser olduğunu tescil etmeyen kurul, beş sene zarfında bu ihtiyacın karşılanması için hangi seçeneği sunabilmektedir? Mevcut tarihi yapıyı tescil etmeyenlerin, buna dair bir açıklama yapmamış olması, elbette belirttiğimiz hususun ya kabul edilmesidir ya da daha önce biçilmiş, plânlanmış çalışmalardan vaz geçilmesinin tarih karşıısnda sorumluluğunu yerine getirmedir.


Bizde tarihte yerini almış Roma’nın inkarı söz konusu değildir. Akdeniz ve Ege’de, Marmara Bölgesi dahil olmak üzere nerede bir Roma Eseri var ise ortadadır, turizme açık biçimdedir, bu bölgelerde bu eserlerin turizme kazandırılması oldukça önemlidir.


Diyarbakır İç Kale’de sahabilerin medfun olduğu alanda, bu alanın düzenlenmesi neden Roma’yı arama çalışmalarına gölge düşürmektedir? İç Kale’de zaten Roma Dönemi’ne endeksli eserlerin olduğu bilinmektedir ve bu tarihi perspektif Subarru’ya ve dolayısıyla Hurrilere-Mitannilere dayanmaktadır. Hemedek- Vir’an Kal’a Höyüğü, arkeolojik kazılara başlanması için büyük fırsat iken, iş dönüp dolaşır, İnanç Turizmi için oldukça önemli bir yapının tarihi yapı olmasına rağmen yıkımına dayanır.


Bu alana dinlenme mekanlarını kurun, yeşillendirin, Konya’yı, Şanlıurfa’yı emsal alın ve İnanç Turizmi ile buraya gelecek milyonları bulan turisti çekin. Biz, Roma için buraya yüz bin turist çekebilir miyiz? Bu şehrin sadece Hazreti Süleyman Camii ve Haziresi gerekli tanıtımlar yapılırsa çekeceği turist sayısının onda birine erişmez. Eğil ve Ergani Peygamber Makamları-Mezarları için gelecek olanların sayısı, Hazreti Süleyman Camii ve Haziresi için düşünüldüğünde, dar bir alana sıkıştırılmış mekan için mümkün mü? Hazirede kimileri sahabeye yakınlık için kendilerinin buraya defnedilmesini vasiyet etmiş, kimi lahitler de okunacak dualardan, Fatihalardan mahrum kalınmaması için şahideli yapılmış-içi boş bırakılmış. Bu, Roma’nın önemsizliğine işaret sayılmamalı, elbette. Roma Eserleri de olsun, İslam Dönemi eserler de zarar görmesin. Bunu açık biçimde dile getirirken, belirttiğimiz hususlara dikkat edilmemesi, ileride bu şehrin kaybettiklerini geri döndürmemize imkan sağlamayacaktır.


Ulu Camii için kilise –katedral sıfatını dilinden düşürmemeyi tarihe saygı olarak dile getirenlerin mevcut tarihi eseri-yapıyı halen ibadethane olarak algılamakta zorlanması, meselenin ne olduğuna dair zihinlerde şekillendirilebilecek kimi sonuçlara bizi götürmekte ise de bu şehre hizmet etmenin başka yollarının olduğunu ifade etmek istiyoruz.


Yarın ya da öbür gün Hazreti Süleyman Camii ve Haziresinin ziyaretine gelmek isteyenlerin oluşturacağı izdihamının önüne geçmek için ne düşünülmektedir? Burada yer darlığını ortadan kaldırmak için İç Kale içinde camii-mescid oluşumuna karşı çıkacak olanlar, iddialara cevaben bu alanın dokunulmaz sit alanı olduğunu ifade edecektir. Hoş, bu kurulun her kararı dokunulmaz-eleştirilmez değildir. “Öncelikle sen yeryüzünde ne olduğunu gör ve kararını ver de aklında olan ne varsa yer altında ara!” denildiğinde, karşımıza ilimsel-bilimsel verilerle çıkacak iseniz, Sultan Sa’sa’a hususunda verdiğiniz kararı gözden geçirmenizi öneririz. Yakın tarih bilgisine vakıf olmayanların binlerce sene öncesine dair ne biçim hatalar içinde olacağını varın, siz düşünün.


Tarihi eserlerin korunmasının önemine ve şehrin kalkınması için turizmin bu denli önemli olduğuna daima vurgu içinde olanlar, Roma’ya düşman mı? Bunu iddia edecek ve bu suçlama ile ortaya çıkacak olanlara, bizi tarihten anlamayan, konuyu bilmeyen olarak ileride itham edecek olanlara, cevabımız “Bu şehre dair sevdamız, yazdıklarımızla ortadadır, bu şehre saygımız yazdıklarımızla şekillenmiştir. Bu güne kadar Roma’ya Saygı yürüyüşü yapılmadı. Haydi onu da siz gerçekleştirin.” şeklinde olmayacaktır.


Bu mevcut alan, Diyarbakırın fethinin gerçekleştiği alandır, şehri alan sahabenin toprağa düştüğü alandır, inanca saygı sebebiyle senelerdir ihmal edilen saygının tekrar iade edilmesinin ve geçmişe itibarın iade edilmesi gereken mevkiidir. Burayı ziyaret edenlerin tek amacı, İslam Peygamberini dünya gözüyle görenlere Fatihaların gönderildiği yerdir. O şehid düşenleri ziyaretteki maksad, İslam Peygamberi ile yüz yüze gelmelerinde müzdevitir, O’nunla konuştuklarında saklıdır. Bu alana bakış, bunun içindir.


Şimdi esas konuya geçmekte fayda vardır, açıkçası. Her şeyi kimi ip uçları ile vermeye çalışalım:


Siz, Havarilerin kutsandığı mekanları bilmektesiniz. Siz Azizlerin kabirlerinin nasıl ziyaretçi çektiğini bilmektesiniz.


Meryem Ana’ya Efes’te mezar dikenlerin ne biçimde bir hile yaptıklarını bilmektesiniz. Meryem Ana’nın Efes’te varlığının olmadığını bilmektesiniz.


İsevî ya da Musevî büyüklerinin defnedildiği alanlara saygının her yerde aynı olduğunu bilmektesiniz.


Geçmişte yıkılan ya da açıkça belirtelim yıktırılan kimi yapıların tekrar imar edilmesinin ülkemizde gündemde olduğunu bilmektesiniz.


Bu belirttiklerimizin yanında sadece şu soruya cevap veriniz:


Siz, İslam Peygamberini dünya gözüyle görenlerin ziyaretinin ne amaçla olduğunu da bilmektesiniz. Burada bir mescidin tekrar hayat bulmasını Roma ile engellemekten başka ne yaparsınız? Antik tiyatro alanı ortaya çıkartıldığında çok az yer kaplayan bu mescid, kullanımı söz konusu olmayan tiyatroya ne zarar verecektir?


Ankara’ya yolu düşenler bilir. Hacı Bayram-ı Veli’yi ziyaret edenler, camii yanında olan Augustus Tapınağı’na uğramayı ihmal etmez. Roma İmparatoru Augustus ismine 1000’li yıllarda yapılan tapınak, Hacı Bayram-ı Veli Camii ile yan yana durmaktadır. Tapınağın kalan, ortaya çıkartılmış bölümlerine duyulan saygı ile Camii aynı derecededir. Ankara’da bu böyle iken Diyarbakır’da olanı ve biteni bilmemek, ne zor bir çelişkidir.


Yetkililer Hazreti Süleyman Camii Açılışı için gelirken, kendilerine hemen yanı başındaki Mescid için bilgi verilmemiş, anlaşılan. Zaten Mescid olduğu kabullenilmediği için bu yapı, yıktırılmak isteniyor. O halde sorulmaz mı bu açılışa gelenlerin ne için geldiği?


Açıkça ve aleni biçimde belirtmek isteriz ki Diyarbakır’da bu tarihi alanda Roma aranacak ise buna engel olarak iki yüz metre karelik alanın dışında Roma aransın. Yok, aranacak ise şehrin tümü Roma aşkına herc u merc edilsin. Diyarbakır’a da yeni isim arayışlarına gidilsin. Tarihte anılan ismiyle “Konsantino pollis” bizce ideal isimdir.  


Konuya İlgili Kimi Notlar: Bu konu hakkında yazdığımız makalelerimizde amaç, bu şehre bir saygının, tarihe duyarlılığın işaretidir. Kesinlikle amacımız ne bu işle uğraşanları itham etmek ne de bir saygısızlığa meydan vermektir. Sadece dikkat çekmek istediğimiz, bu alanın turizme açılırken, İnanç Turizmine verilmesinin gerekli olduğuna dair düşüncelerimizdir.


İleride yanlış anlaşılmalara meydan vermemek ve bizi suçlayıcı tavırlar içerisine girebilecek kişi ya da kişilere, serdettiğimiz açıklamalar, konuya duyarlılığı ön plana çıkartma ekseninde düşünülmelidir. Bu da araştıran ve sorgulayan biri olarak, bizim vatandaşlık hakkımızdır. Geliştirilen projelerin yapılan eleştirilerle şimdiden değişimi mümkündür. İleride sadece Roma eksenli yapıların öne çıkartıldığı ve bin dört yüz seneye yakın İslamî Medeniyetin gölgede bırakılmasına dair şüphelerimizi doğrular şeklinde kimi çalışmalar, bu şehre fazla bir değer katmayacaktır. Bu şehrin zenginliğini oluşturan inanç profilinde önemli bir yeri olan Hazreti Süleyman Camii Çevresi için daha bir duyarlılık bekliyoruz.


Roma eksenli çalışmalar, elbette yapılmalıdır, bu alan turizme kazandırılmalıdır. Mevcuda aykırı, mevcut olanı yok sayarak yapılan çalışmalar da durdurulmalıdır. Biz “Şehir Araştırmacısı” olarak yetkililerden alternatif kimi yaklaşımların, ortak bir platformda tartışılmasını istiyoruz. Mezkur alana dair yapılacak çalışmalarda dönemin Vakıflar Müdürlüğü’nce satılan Mescidin tekrar eski hüviyetine kavuşturulmasını ve diğer çalışmaların da belirlendiği biçimde devamını arzuluyoruz. Bu konu hakkında gerekli bilgilerle belgeler, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden, Osmanlı Dönemi Arşivlerinden, Osmanlı Salnameleri’nden araştırılacağı gibi, son dönemde yazılan kimi kaynaklardan da edinilebilir.


Biz, yazdıklarımızla ileride üzerimizdeki sorumluluğun idrakiyle tarihe karşı mükellef olduğumuz görevimizi ifa ederken, çalışmaların seyrini değiştirmesek bile, yazdığımız bir kayıt olarak kalacak ve konunun araştırmacılarına belirttiğimiz bilgiler ışık tutmaya çalışacaktır. Bu tarz çalışmalar yapılırken Roma Dönemi’ne atıfta bulunurken, Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli Camii ile Augustos Tapınağı bir emsal teşkil etmelidir.


Mevlana’dan kat be kat üstün olan sahabelerin defnedildiği bir mekanın etrafının o dünya ikliminden uzak biçimde düşünülmemesinin gerekliliğini tekrar ifade ediyoruz. Şanlıurfa’da canlı numune olan Balıklıgöl ve çevresinin düzenlenmesi ortadadır. Son on senedir sıklıkla konuşulan ve adeta Roma Eserlerinin ortaya çıkartılmasına endekslenen, kimi çevrelerde bunun şehir için çok önemli olduğu sıklıkla konuşulmaktadır. Bu şehri günümüzde şehir yapan değerlerden biri Roma Kültürü biçiminde düşünülecekse, diğer değerleri hangi kefeye koymak mümkündür? Bu denli Roma Muhibbanı kesilmek, bizim açımızdan oldukça düşündürücüdür. Hani bilmezsek, hemen kimi entellektuel etiket sahipleri gibi, bunu kabul edeceğiz. Özgürce tartışmanın olacağı, her kesimin kendi değerlerini açıkça ifade edeceği, saatler sürmesi gereken, başka üniversitelerden de gelmesi gereken bir toplantı yapılmalı ve Hazreti Süleyman Camii Çevresi Islahı için spekülasyonlara son verilmedir. Ne zaman mı? Hazreti Süleyman Camii Çevresi arkeoparka kurban edilmeden!....

14.01.2013
Bu yazı toplam 1165 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim