• İstanbul 22 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 23 °C
  • Konya 20 °C
  • Sakarya 24 °C
  • Şanlıurfa 26 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 24 °C
  • Bolu 19 °C
  • Bursa 22 °C

İskender Pala'dan: Kültür sanat ve belediyeler

İskender Pala'dan: Kültür sanat ve belediyeler
Eskiden muhafazakârların kültür-sanat sıralamaları hayli gerilerde durur, hayata dair planlar içinde fazla yer almazdı. Çok şükür bu algı yavaş yavaş değişiyor.

Şehrin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak bu imkânlar daima artıyor ve yerel yönetimler bilhassa öğrenciler için vazgeçilmez fırsatlar sunuyor. Her zaman söylemişimdir, büyük şehirlerde üniversite okumak, ikinci bir diplomaya sahip olabilme imkânı demektir. Düşünün, bir üniversite öğrencisi, tabii eğer isterse, büyük şehirde, tesadüfen kazandığı ve sırf okumuş olmak için devam ettiği bir bölümün dışında asıl mesleğini yapabileceği, hayatına anlam katabileceği bir alana dair kurslara, seminerlere, atölye çalışmalarına katılabilir, bir yabancı dil öğrenebilir, velhasıl sevdiği alanın insanı olmak gibi bir şansı yakalayabilir. Elbette buna üniversite sınavına hazırlanan gençler, iş arayan yetenekler, ev hanımları, velhasıl şehirde nefes alıp veren her yaştan ve her katmandan insan da dahildir. Artık büyük şehirlerdeki belediye faaliyetleri insanları ataletten kurtaracak fırsatlar sağlıyor. Söz gelimi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kültür-sanat çalışmaları ile İsmek programlarına bakalım. Bir yandan Milano'da, Madrid'de 150-200 Euro bedelle izlenebilen sanatkârları 15-20 lira gibi küçük rakamlarla izleyebilme imkânı sunarken diğer yandan insanları evinde bir meslek sahibi yapabilmektedir. İlçe belediyeleri için de keza durum aynıdır. Mesela Küçükçekmece, Üsküdar, Pendik, Fatih, Zeytinburnu gibi kültür-sanata verdiği değerle adı anılan ve göz doldurucu faaliyetleriyle öne çıkan belediyeler. Her biri, entelektüel hafızamıza sağladıkları katkı ve medeniyet birikimimizle bizi yeniden karşılaştırdıkları için tebriki yüz kere hak ediyorlar.

Beyoğlu Belediyesi'nin semt konakları ise apayrı bir takdire layıktır. Eski mahalle sistemindeki bütün değerleri koruyarak insanlar arasındaki insicamı sağlayan, mahalleyi bütünleştirici bir patronaj ile sakinlerine sahipsiz olmadıklarını hissettiren bir tavır sergiler. Eskiden mahallelerimiz vardı, hayat orada bütünleşir, duygular paylaşılırdı; şimdi ise küresel dünyanın kapitolleri var ve insanlar artık mekânları paylaşmakta bile zorlanıyorlar. Hakikatte büyük şehir demek, muazzam bir birlikteliğin içindeki dayanışma fikri demektir. Beyoğlu Belediyesi'nin bu yolda çalışmalar yapmak ve şehre katkı sağlamak için kurduğu Kültür Kenti Vakfı bu bakımdan manidardır. Yönetilmesi gereken sorunlar kadar içinde yaşanılan şehrin ruhunu da kavramak adına önemli bir girişimdir bu. Yalnızca Beyoğlu ile Pera arasındaki geçişkenlikleri, tarihsel düzlemdeki farkı ve baskın algıyı ortaya çıkarsa[1] bile bu vakfın çalışmaları yine de büyük anlam kazanacaktır.

Sözü uzatmayayım; bilhassa İstanbul'daki öğrenciler için bir tavsiyem var: Hangi semtte oturuyorsanız oturun, hangi fikre sahip olursanız olun, önce oturduğunuz semt belediyesinin yolunu kendinize yol edinin. Orada sizi kimse horlamayacak, yadsımayacak. Bilakis orada sizi ilgilendiren en az bir kültür-sanat alanının varlığını göreceksiniz. Bütün ilçe belediyelerinde bu tür imkânları bulabilirsiniz; daha da yetinmezseniz Büyükşehir Belediyesi'nin bültenlerine, ilanlarına, internet sayfalarına yönelin. Sizi bekleyen kurslar, seminerler, anma günleri, konserler, tiyatrolar, gösterimler, sempozyumlar, yayınlar, yarışmalar vb. mutlaka vardır.

"Peki hocam, biz Ankara'dakiler ne yapacağız?" diyorsanız; siz de Sayın Melik Gökçek'in makamına yürüyüp "Bizim de kültür-sanata ihtiyacımız var!" deyin; kim bilir, belki de...

[1] İsimler kimliklerin omurgasıdır. Pera dediğinizde zihninize üşüşen algılarla, Beyoğlu dediğinizde gözünüzde canlanan şehir apayrı iki şehirdir. Ege adı kullanılmadan evvel orası Akdeniz (Atatürk'ün "Ordular! İlk hedefiniz, Akdeniz'dir, ileri!" komutu bunu gösterir); oradaki adalar da Akdeniz Adaları (Cezâyir-i Bahr-i Sefîd) idi. Ama biz oranın adını Ege olarak değiştirdiğimizde içindeki adaların da tapuları kendiliğinden Egesos kültürüne ait görüldü ve hiçbir bedel karşılığı olmaksızın, bir tek kurşun bile atılmadan elimizden çıkıp gitti. İşte bu yüzden, güzelim Beyoğlu'muzu bilerek veya gafilane Pera'laştırmak isteyenlerin farkında olunması lazımdır.

18.10.2011 Zaman

Bu haber toplam 526 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim