Birkaç yıl önce, daha doğrusu on yılı aşkın, Makedonyalı ve Arnavut kökenli bir öğrencim Marmara İlahiyat’tan mezun olduktan sonra Yüksek Lisans yapmak istediğini söyledi ve resmi süreci geçerek derslere başladı. Makedonyalı olmasına rağmen, ailesiyle İsviçre ve Almanya’da yaşamış ve pratik olarak Almanca’ya da vakıf olmalıydı. Marmara İlahiyat’ta, Felsefe Tarihi Anabilim Dalı’nda farklı disiplinlerden gelen öğrencileri de ilke olarak kabul ediyor, hatta yetişebilmeleri için imkan ve şartlar ölçüsünde yardımcı da olmaya çalışıyorduk. Makedonyalı öğrencimizi Lisans’tan beri tanıdığımız için yardımın yanında imkanlarını kullanabilmesi adına tavsiyelerde de bulunuyorduk. Öğrenci, Yüksek Lisans derslerine devamı bitirdikten sonra Almanya’ya döndü. Ona Almancasını bilimsel ve felsefi düzeyde geliştirmesi tavsiyesinde bulunduk. Nitekim Heidelberg Üniversitesi’nde Yüksek Lisans seviyesine kabul edildi. Bu esnada, Türkçeye de eserleri çevrilen Felsefe Kürsüsü Başkanı Rüdiger Bubner ile görüşmesini anlatmıştı. Bir gün sellemhüs-selam Bubner’in bürosuna gidiyor. Kapıda heyecandan bayıldı bayılacak, telaş ve panik içinde Yunanlı Yüksek Lisans öğrencisi bir kızın kabul beklediğini görüyor. O, Bubner’in randevu alınmadan hiçbir şekilde görüşülemeyeceğini söylemesine aldırmadan, kapıyı vuruyor ve içeri giriyor. Bubner’e kendini takdim ediyor ve ondan şaşkınlık içinde şöyle bir cevap alıyor:
Yazının devamı için:
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Felsefe_ve_ilahiyat/16708#.UkKVxdK-2So































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.