• İstanbul 15 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 8 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 14 °C

İsmail Kıllıoğlu'ndan: Mustafa Miyasoğlu için

İsmail Kıllıoğlu'ndan: Mustafa Miyasoğlu için
Üniversitenin (Fatih Sultan Mehmet) Halıcıoğlu’ndaki yerleşkesinde bulunan Fakülteye (Hukuk), metrobüsün Altunizade durağından binerek gidiyorum. Her gün bırakılan Milli Gazete’yi alıp çantanın dış cebine koydum.

‘70’li yılların başı olmalı, Ankara’ya gelmiş, belki de Kayseri’den İstanbul’a giderken uğramış da olabilirdi, o vakit vicahen tanıştık. Yazılardan dolayı zaten “tanışıyorduk”. Şimdi tam çıkartamıyorum, Şükrü (Karatepe) ile Maltepe’de yenilerde açılmış bir sinemanın (adı neydi?) orada buluşacaklarmış. Sonuçta gittik ve buluştuk. Mustafa ile Durali (Yılmaz), Şükrü ve ben,, mevsim bahara doğru evrilmiş olmalı ki yürüyoruz. Mustafa, adeta teklemeden, biraz da konudan konuya atlayarak konuşuyor. “Edebiyat” dergisi çerçevesinde bazı değerlendirmeler, özellikle yayınlanan yazıların ve kullanılan dilin, o zamana kadarki anlayışın dışında oluşu, görünüşü belli bir tepkiyle karşılanmış, karşılanıyor ve eleştiri konusu yapılıyordu. Sevgili Mustafa da bu tarz değerlendirme ve eleştirilerde bulunmuş olmalıydı ki, sözünü kestim. Durali’yle Şükrü’nün gayri insiyaki “oh be, yeter be!” şeklinde birlikte gösterdikleri tepkiyi hatırlıyorum. Meğer, özellikle Durali’yi (ki okulu bitirmiş, Diyanet işleri Başkanlığı’nda mecburi görevli olarak çalışmaya başlamış ama Ankara’da pek rahat hissetmiyordu kendini ve bir süre sonra da İstanbul’a nakloldu) Ankara’ya ayak bastığından beri adeta “esir almış”.

Sonraki ve İstanbul’a yerleştiğim yıllardan sonra, İstanbul’un şartları gereği, bazı toplantılarda, tesadüflerde karşılaşır, konuşur, hal ve gidiş, neler var, ne tasarlanıyor vb. üzerinde tezekkür ederdik.

Sanat ve edebiyat yaklaşımı, Edebiyat ve Mavera’da yazılar yayınlamış olmakla birlikte, farklıydı. Daha doğrusu, sevgili Cafer Keklikçi’nin 5 Ağustos Pazartesi günkü “Mustafa Miyasoğlu” başlıklı dikkatli yazısında da değindiği üzere, “geleneğe bağlı kaldı” şeklinde tanımlanabilir. Yeri burası değil ama “gelenek” kavramı sorunlu yüzüyle bizim sanat ve edebiyat dünyamızı sütrelemede başvurulan bir kavram olagelmiştir. Buna rağmen, Mustafa Miyasoğlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin , “Dar’ül-fünun” olmaktan tevarüs ettiği bir sanat tavrı ve edebiyat anlayışıyla, Necip Fazıl, özellikle Sezai Karakoç, Edebiyat çizgisi arasında geliş gidişli olmuştur gibi gelir bana. Düşünce, kavrayış ve dünya görüşü yönüyle Büyük Doğu, sanat-edebiyat duyarlığıyla İstanbul Edebiyat’ın etkisinin ağır bastığı bir tür kendine özgü “gelenek” muhafazakarlığı yer yer ağır basar.

Hiç farkında olmayan bir hususu burada ortaya koymak da gerekiyor. Mustafa, dolayısıyla ’68 kuşağı bağlamında yazılarıyla beliren bizim kuşak, biraz gölgede kalmış ya da farkında olunsun veya olunmasın, gölgede bırakılmıştır. Metaforik olarak iki yaka arasında “köprü” olmuş ama bu niteliklerinin yeri, önemi, değeri pek de teslim edilmemiştir. Aziz kardeşim Mustafa Miyasoğlu’na rahmet, ailesine, yakın ve dostlarına baş sağlığı dilerim.

 

07.08.2013 Milli Gazete

Bu haber toplam 567 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim