• İstanbul 17 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 13 °C
  • Sakarya 16 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 20 °C
  • Bolu 14 °C
  • Bursa 16 °C

İsmail Kıllıoğlu'ndan: Ölümler

İsmail Kıllıoğlu'ndan: Ölümler
Görülebildiği kadarıyla, Bangladeş’te siyasal hırsın ilkel bir tezahürü olarak, muhalefetteki Cemaat-i İslami mensuplarına yöneltilen suçlama ve muhakemelere karşı çıkanların sokak ortasında öldürülmeleri değildir, konu edilen “ölümler”.

Aslında bütün bu ve benzer durumlarda, olaylarda “ölüm”, kendi gerçekliğiyle ve kendine özgü muhtevasıyla yoktur. Ölüm kendi gerçekliği ve muhtevası gereği hayata dairdir, can ile merbuttur, can içre ve üzredir bile. Onun için, sadece düşünen ve duyan insana özgü bir halet değildir. En yırtıcı kuşta, en saldırgan hayvanda bile kendi şart ve tezahür şekilleriyle ölüme karşı bir ihtizazın, derin ve incelikli bir saygısı görülür. Ölüm, belki de, kendisini göstererek, hatırlatarak, çağırarak, hayatın anlamını, yüceliğini, değerini ve mübarekliğini anlatmaktadır, anlatmak istemektedir insana, canlıya.

Ne var ki ölüm, tek bir tecrübesi olan ve ancak tek bir defa yaşanılarak tecrübe edilebilen, tam ve mutlak ferdi bir duygudur. Sade ve basittir. Ancak sade ve basit olan her şeyden daha fazla anlaşılması, kavranılması, algılanması, kabullenilmesi ve açıklanması karmaşık, müphem, muğlâk ve kesiftir.

Ölümü, dehşet ve sükûnet duygusuyla karşılamayı, insanın mizacına bağlı bir nitelik olarak görmek, bir dereceye kadar anlaşılır sayılabilir. Fakat insanın mizacındaki oluş haline göre, dehşet ve sükûnet duygusunun belirlendiği de hesaba katılmalıdır. Bu noktada inanç, iman belirleyicidir. İman, “ölmeden önce ölünüz” uyarısını kavratıcı bir güç olarak belirdiği için, inanmış insan nazarında ölüm, hayatın bir veçhesi olarak tezahür eder ve sükûnet ile saygıya konu olur. “Ölümü istemeyiniz” kutlu sözü ancak, “her canlı ölümü tadacaktır” kesin ve açık buyruğuyla iman temelinde anlamını berkitir.

Kahramanmaraşlı iki aziz ve değerli insanın, Kenan Seyidhanoğlu ile Vakkas Vakkasoğlu’nun aynı gün ölümleri, bu duyguların çağrışımına vesile oldu.

Kenan Seyidhanoğlu, irticali rübaiinşad etme istidadı yanında, kendi şart ve mikyasında İslam’a hizmette, gösterişten uzak ama ısrarcı, azimkâr ve gayretliydi. Kahramanmaraş Derneği, bunun somut göstergesiydi. “Asım Vakfı”nı oluşturmada, son nefesine kadar fikr-i takibini sürdürdü. İstanbul’daki Maraşlıların “Kenan Amca”sıydı, her ne kadar, latife olarak “abi” olduğunu tescil ettirmeye uğraşsa da!

Vakkas Vakkasoğlu, yazar Vehbi Vakkasoğlu dostun amcası olma yanında, ticaretten Maraş Ulu Camii İmam-Hatipliğine geçmiş değerli bir insandı. Maraş’ta, dikkat çekici girişkenliği dolayısıyla motosiklet kullanan ilk din görevlisi oldu sanırım. Onun için “motosikletli imam” şeklinde de saygı kazandı.

Her ikisine rahmet ve mağfiret dilerim. Yakınlarına, dost ve tanıdıklarına, özellikle Vehbi Vakkasoğlu ve İmam-Hatip Okulu’nda sınıf ve sıra arkadaşım olan mimar Mehmet Attaroğlu’na sabr-ı cemil dilerim.

 

13.03.2013 Milli Gazete

Bu haber toplam 483 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim