Açık ifadesiyle iktidarlarının kaynağı “yerli” değil, “dışarlı”dır. Müslüman yönetilen halkların ruhunu, manevi varlığını tanıyıcı, kavrayıcı, içselleştirici ve dolayısıyla gelişme ve ilerlemesine hizmet edici bir konumda asla olamamışlardır. Sicil itibariyle karanlık, lekeli ve menhus; fiiliyat itibariyle menfi, muzır, müsrif ve müfsit olmuşlardır, olagideceklerdir. En onursuz, haysiyetsiz savaşları çıkartıp sürüncemede bırakmışlardır. Siyonist İsrail ile ’67 ve ’73 savaşları, sadece Müslüman Mısır halkına değil, öncelikle bütün Müslüman Arap ve diğer Müslüman halkların onurları ve haysiyetlerine sıçratılmış kirli lekelerdi. Binbir çeşit hilebazlığa, düzenbazlığa dayalı darbeler, ihtilaller ile hakları kin ve düşmanlığa mahkum ve mecbur etmişlerdir. Dinin hakikat ve değerlerinin anlaşılma ve kavranılmasında izlenen farklı usul ve yollar demek olan mezhep ve meşrep çeşni ve zenginliğini birbirinin kanına susayan varlıklara dönüştürmeye uğraşmışlardır. Irak’ta, Pakistan’da ve diğer yerlerde farklı cami ve mescitlerin, hem de ibadet yapıldığı esnada bombalanması, tahrip edilmesi, bu iktidarların övünçle kaybedebilecekleri hizmetleri cümlesindendir.
Müslüman halklar (ıstılah anlamıyla “ümmet”) “dışarlı” ve bencil kaynaklı iktidarları yerle yeksan etmeden vebalden ve sorumluluktan kurtulamayacağı gibi, “yerli” ve kendi benliğinin tezahürü iktidarlarını da, bu dünyada dirlik ve düzenlerini de gerçekleştiremezler. Bir özeleştiri gereğidir bu.
24.07.2013 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.