- Keyfi tutuklanan ve gözaltına alınanların serbest bırakılması.
- Gazetecilerin serbestçe dolaşmalarının sağlanması.
- Barışçıl toplanma ve protesto hakkına saygı duyulması.
- Halkın meşru taleplerine cevap verecek ve herkesi kapsayacak siyasi süreç için Annan ile çalışılması.
Başından beri protesto gösterilerini kanlı bir şekilde bastırma yolunu seçen ve gazetecileri mafya çetesi gibi rehin alıp pazarlık konusu yapan Şam’daki yönetime bunların nasıl kabul ettirileceği bilinmiyor.
“Halkın meşru taleplerine cevap verecek ve herkesi kapsayacak siyasi süreç” ile neyin kasdedildiği ise tam bir muamma.
Bu aşamadan sonra, bu kadar kan döküldükten ve katliam yapıldıktan sonra ABD, Avrupa, Rusya, Çin, dünyanın tüm ülkeleri ve hatta uzaydakiler bir araya gelseler yine de Beşşar Esed ile Suriye halkını barıştıramazlar.
Baas rejimi yolcu…
Bu gerçeği artık hiç kimse değiştiremez.
İsrail de bunun farkında ve Baas sonrası Suriye’nin kolay kolay belini doğrultamayacak bir hale gelmesi için dışarıdan müdahaleye karşı çıkıyor.
Tel Aviv’e göre Suriye’de rejimin devrilmesi ne kadar uzarsa, ne kadar çok katliam işlenir ve kan dökülürse İsrail’in güvenliği için o kadar iyi olacak.
AK Parti Hükümeti, ağır-aksak da olsa Suriye konusunda birşeyler yapmaya çalışırken muhalefetten olduğu kadar “İslamcı” bir takım çevrelerden de haksız eleştirilere maruz kalıyor ve Suriye’ye müdahale etmemesi yönünde uyarılıyor.
Sözkonusu çevrelerin çözüm adına öne sürdükleri ise -İsrail’in de istediği gibi- tamamen çözümsüzlüğe hizmet ediyor.
Bilerek ya da farkında olmayarak Baas rejiminin katliamlarına “örtülü destek” sağlıyorlar.
ABD’nin ve NATO’nun Suriye’ye müdahalesine karşılar; bunu anlayabiliyoruz.
Fakat çözüm olarak teklif ettikleri “İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği, Türkiye ve İran bir araya gelsin ve bu sorunu çözsün” formülünün hiçbir anlam ifade etmediğini bilmek için Ortadoğu uzmanı olmaya gerek yok.
Samimiyetlerini test etmek için, “ABD ve NATO müdahalesine karşısınız; Suriye halkının Baas rejimini kendi elleriyle devirmesine de karşı değilsiniz herhalde. Çıkıp Suriye muhalefetinin silahlandırılması gerektiğini ilan edin” diye çağrıda bulununca, dağdan-taştan ses geliyor onlardan bir cevap alamıyoruz.
Öğrenmişler “diplomasi” kelimesini, papağan gibi tekrar edip duruyorlar.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun Suriye konusunda diplomasiyi dibine kadar kullandığını görmezden geliyorlar.
“Nasıl başarılı olacak bu sizin diplomasi?” derseniz yine cevap yok.
Bu söylem bana Filistin’de direniş seçeneğini reddeden Mahmut Abbas’ın tek çözüm olarak İsrail ile müzakereleri görmesini ve “Müzakereler başarısız olursa önümüzdeki seçenek yine müzakere” demesini hatırlatıyor.
Bir de Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyası sırasında ortaya attığı çözüm önerilerininin altını dolduramayınca “Ben bilirim; siz bana güvenin, gerisini merak etmeyin” demesini…
23.03.2012 Milat






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.