• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

İvi İlyadis

Fahri TUNA

37 Yıldır Atina’da Yaşayan Bu Rum Kızı, Çocukluğunun Geçtiği İstanbul Hoşgörüsüne Bin Selâm Gönderiyor

Bir dede, bir baba, bir amca, bir abla, bir kız: İvi İliyadis’ten söz ediyorum.

Adı İvi. (Zannımca Havva, Eva’dan galat bir kavram.) 1954 İstanbul Ayaspaşa’da doğmuş bir kız çocuğu. Ablası Lena. (Babaanne Eleni’den alıyor muhtemelen adını.) Ondan yedi yaş büyük. İki kardeşler. (Biz ailece ikisini de tanıdık ve çok sevdik.)

İvi otuz yedi yıldır Atina’da yaşıyor. Altmış altısında mutlu bir babaanne. Lena elli yıldır Almanya Ulm’da yaşıyor. O da yarım asırdır mutlu bir anne, babaanne.

Babaları Kriton, anneleri Sesil.

Olabilir; ne var bunda? Benzer çok hikâye biliyoruz biz dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, hem de çok.

İşte filmimiz şimdi başlıyor. Buraya kadar jenereklikti biraz anlattıklarımız.

 

Baba Kriton İlyadis Yeşilçam’ın Altın Portakal Ödüllü Görüntü Yönetmeni

Baba Kriton İlyadis. Bu ismi hatırladık mı? Ertem Eğilmez’in çektiği bazı Hababam Sınıfı serisi dahil, Yeşilçam’da yüzlerce filmin görüntü yönetmeni. 1970 Altın Portakal Ödülü sahibi bir görüntü yönetmenimiz beyaz perdede. Birçok ödülü daha var. Yetiştirdiği birçok görüntü yönetmeninin ‘baba’ dediği, çalıştığı birçok yönetmenin ‘Maestro’ (‘Büyük Usta’) diye hitap ettiği, Yeşilçam’ı Yeşilçam yapan isimsiz kahramanlardan birisi.

Çalıştığı yönetmenler mi? Sayayım hemen: Baha Gelenbevi, Lütfü Akad, Ertem Eğilmez, Metin Erksan, Tunç Başaran, Halit Refiğ, Orhan Aksoy sadece bazıları.

Dönemin ünlü aktörlerinin aktrislerinin de ağabeyi, yol göstericisi, yakın dostu Kriton İliyadis. Ayhan Işık’tan Fatma Girik’e, Kartal Tibet’ten Hülya Koçyiğit’e, Cüneyt Arkın’dan Ediz Hun’a, Müjdat Gezen’den İzzet Günay’a, Ajda Pekkan’dan Perran Kutman’a, Orhan Gencebay’dan Emel Sayın’a… Zeki Müren ile dostlukları da var.

Hangi filmleri estetize etmemiş ki Kriton Amcamız: Berduş, Vatan ve Namık Kemal, Allahaısmarladık, Kanun Namına, Katil, Kırık Plak, Vurun Kahpeye, Bir Millet Uyanıyor, Yaşlı  Gözler, Gönüllü Kahramanlar, Kalbimin Efendisi, Kınalı  Yapıncak, Bizim Aile, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Süt Kardeşler, Tosun Paşa. Bunlar sadece bazıları elbette.

İşine âşık, çok titiz, mükemmeliyetçi, mesleğindeki bütün teknik gelişmeleri yakından takip eden, çok okuyan bir karakter Kriton. Yönetmen Lütfü Akad’a göre ‘ayrıntılara çok dikkat eden, gözlemleri ve sezgileri kuvvetli biri.’

1980’de kaybediyoruz onu. 64 yaşındayken. Toprağı bol olsun, İstanbul’da medfun.

 

Amca Yorgo İlyadis, Yeşilçam’ın Ünlü Ses Mühendisi

Amca Yorgo. Eşi Drosula. İki oğulları var, İlia ve Niko. Yorgo ilk oğluna babası İlia Usta’nın ikinci oğluna da dedesi Niko’nun adını vermiş.

Eski Türk filmlerinin jeneriklerinde sık sık rastlarız Yorgo Amca’nın adına. Hani yazar ya, Yorgo İlyadis Ses Mühendisi diye. Tam da o isim işte İvi’nin amcası.

Yeşilçam’ın ünlü ses mühendisi. Çocukluğundan itibaren üç kavram var dünyasında Yorgo’nun: Radyo ses teknik. İvi’den öğrendiğimize (o da babasından öğrendiğine göre) daha on beş yaşlarında ilk radyosunu kendisi yapmış.

1937’de Ege Manevraları sırasında Atatürk’ün sesini kaydeden ilk yerli olmuş. Takdirnamesi var.

İstanbul’da birçok ses stüdyoları kurmuş, kendi ses stüdyosunu da açmış. Senelerdir Yeşilçam’daki birçok eski ama güzel filmin etkili ve güçlü seslerini dinlememiz en çok Yorgo’nun sayesinde.

İki oğlu İlia ve Niko da ta gençliklerinden itibaren Amerika’da yaşıyorlar.

Yazları ailece Yeşilköy’de (1960’ların, 70’lerin Türkiye’sinde İstanbul’un sayfiyesi Yeşilköy) yazlıkta kalan, tekneyle balığa çıkan, komşularıyla güzel neşeli muhabbetli İstanbul akşamları yaşayan/yaşatan biri Yorgo.

Yorgo Amca’yı 1973’te, henüz 59 yaşındayken kaybediyoruz. O da İstanbul’da medfun. Toprağı bol olsun.   

 

Sultan II.Abdülhamit’ten Madalyalı Bir Mucit: Hacı İlia Usta

Bilecik Osmaneli’de 1865’te doğmuş bir Rum İlia Usta. Çocukken Adapazarı’na yerleşmiş. Zeki yetenekli mucit bir kafa. Okuyamamış. Okul hayatı hiç yok. Birçok icatları olan diplomasız bir mühendis genç İlia. Zamanla işi büyütmüş, atölye filan derken, Adapazarı’nda döküm fabrikası kurmuş. 1890 ve 1900’lerin ilk yıllarında birçok şehirde içme suyu tesisleri, köprüler inşa etmiş.

Hicaz’da, Cidde’de tuzlu deniz suyunu içme suyuna çeviren bir sistem geliştirmiş, tesisi kurmuş. Bu çalışmasıyla Sultan II. Abdülhamit Han tarafından sanayi madalyası ile ödüllendirilmiş.

Hacı İlia Usta denir olmuş ona. Hicaz’da Müslüman olmuş olabilir mi? Mümkün. Hangi dinin hacısıydı net değil. Ama tek kelime Rumca bilmeyen, çocuklarıyla da sadece Türkçe konuşan bir Osmanlı Rum’uymuş Hacı İlia Nikolaydis. (Niko’nun oğlu demek.)

Adapazarı Rum’u bir fabrikatör. İlk eşinden Niko diye bir oğlu olmuş. Maceraperest biri. Haylaz, uçarı. Baba disiplininden kaçmış, bir gemiye atlayıp doğru Yeni Dünya, Amerika’ya. Ancak 1970’te İstanbul’a kardeşlerine ziyarete gelen bir maceraperest.

İlk eşi ölünce bir süre sonra Yalovalı Eleni ile Adapazarı’nda ikinci evliliğini yapmış mucit Haci İlia Usta. 1914’de Yorgo İlyadis, 1916’da ise Kriton İlyadis doğmuş. Bir süre sonra ikinci eşi de vefat etmiş. Oğullarına Rum mürebbiye tutmuş İlia. 1921’de ise daha önceden satın aldığı, İstanbul Taksim’den Dolmabahçe’ye inilen yolda sağ taraftaki semt olan Ayaspaşa’daki evine taşınmış. Saray Arkası Sokağına. İki oğlu Yorgo ile Kriton bu evde büyümüşler, evlenmişler, çoluk çocuğa karışmışlar. 1934’te vefat emiş İlia Usta.

Ha unutmadan; 1916’da, yaşadığı şehir Adapazarı’na içme suyu temin eden ünlü çarkı (piyasa değeri bir milyon dolar) yapıp hibe etmiş. Yanına da bir köprü. Böyle de bir hayırsever Hacı İlia Usta. 

 

İlyadislerin Sokak Komşuları: Atatürk’ün Eşi Latife Hanım, Kasım Gülek, Erol Simavi, Adile Naşit, Ali Poyrazoğlu

1950’lerin, 1960’ların İstanbul’u. Her yan bahçeli iki katlı ahşap evlerle dolu. Tek tük apartmanlar var.

Bahçelerindeki ortancalar, menekşeler, yaseminler arasında geçen bir çocukluk 1954 doğumlu İvi ve 1947 doğumlu Elena’nın ki. Aynı yaştaki kuzenleri İlia ve Niko ile birlikte. En büyük zevkleri de Atatürk’ün eşi Latife Hanım Köşkü’nün bahçesinde saklambaç oynamak. DP Beyoğlu İlçe Merkezi’nin bulunduğu apartmanın kapıcısının kızı Hediye, İvi’nin iyi arkadaşıdır. Latife Hanım’ın özel şoförü Ali Yetke, Hediye’nin amcadır. Köşkün bahçesinde saklambaç iznini Ali Amca almaktadır. Latife Hanım da zevkle izlemektedir zaman zaman bahçesindeki saklambaçları.

En yakın çocukluk arkadaşları ise orta kat komşuları Nuşin ile karşı apartmanın onlara bakan penceresinden sık sık konuştukları Adile Naşit’in kalp hastası oğlu Ahmet. Bazen Ahmet kaleci oluyor, kuzen Niko ona şut çekiyor, İvi de hakemlik ediyor onlara. Ahmet Naşit Keskiner, on beş yaşında vefat ediyor maalesef.

Kimler oturmuyor ki Saray Arkası Sokağında. En başta Atatürk’ün eşi Latife Hanım. Sonra o dönemin CHP’nde İsmet Paşa’dan sonra gelen ikinci isim, partinin gelen sekreteri Kasım Gülek. Hürriyet Gazetesi sahibi Erol Simavi. Ünlü işadamı Kazım Taşkent. Sonra dönemin ünlü radyocusu Şevket Rado. Tanca Ayakkabılarının sahibi Kemal Tanca. Tiyatro sanatçıları Adile Naşit ve Ali Poyrazoğlu, ilk akla gelenler.

 

60 Yıl Sonra İvi Hanım’ın Özlemle Hatırladıkları

İvi Hanım’ın üzerinden altmış yıl geçse de büyük bir özlemle hatırladığı şeyler var elbette: Limon ve vişneli tadı doyumsuz dondurmalar, komşularla güzel ilişkiler, o bölgede ikamet eden tek Rum-Hristiyan aile olmalarına rağmen Türk-Müslüman komşularının onlara hiç ‘öteki gibi’ davranmamaları, annesi Sesil Hanım’ın oturmaya gelen komşuları Şaziye, Sakine, Servet Hanımlar, Şaziye Hanım’ın seccadesiyle gelip vakit namazlarını arka odada kılışları… Ramazan bayramlarında Hacıbekir’den şeker alıp Müslüman komşulara ziyarete gidişleri, Kurban Bayramında Müslüman komşularının onlara daima kurban eti gönderişleri. Ve yılbaşı ve paskalyada annesinin yaptığı çörekleri Müslüman komşulara götürüşleri. Hoşgörü, dostluk, vefa, kardeşlik.

Ve âh bir de İstanbullu Rumların 6-7 Eylül 1955 Kabusu. O gece İlyadisleri, DP Apartmanın kapıcı ve orta kat komşuları Bedii Bey’in zekâsı, kahramanlığı ve iyi kalpliliği kurtarmış büyük bir faciadan. DP Apartmanının kapıcısı ‘Kriton Bey, ortalık çok gergin, bir şeyler olabilir bu akşam, arabanı bizim garaja çeker misin’ demiş ve bekçi, Kriton İlyadis’in özel otomobiline DP’nin Hizmetine Mahsustur kartı koymuş. (Not: O günlerde Celal Bayar cumhurbaşkanı, DP Genel Başkanı Adnan Menderes de başbakan.) Sokakta gürültüler artınca evin ışıklarını yaktıran ve camlardan aşağı Türk bayrakları sallandıran orta kat kiracıları Bedii Bey, Rum evi diye yağmalamaya gelen çapulculara da ‘yanlış adrese gelmişsiniz, burası Türk evi, görmüyor musun beni, bayrakları, ışıkları. Hadi defolun gidin’ diyerek yirmi otuz serseriyi de uzaklaştırmış.

İvi bebekmiş o gece. Ama aile çok anlatmış o geceyi. Vefa takdir ve teşekkürle.

 

İstanbul Hoşgörüsüne Bin Selâm Var Atina’daki İvi İlyadis’ten

Otuz yedi yıldır Atina’da yaşayan İstanbul Rum’u İvi İlyadis’in hâlâ Türk pasaportu ve kimliği taşımasında, Atina’da hep İstanbul yemekleri yapan restoranlara gitmesinde, her gün Türk televizyonları izlemesinde, hâlâ Türkçe şarkılar dinlemesinde, hâlâ Çalıkuşu romanını unutmamasında, hâlâ en sevdiği şairin Cahit Sıtkı, şiirin de Otuz Beş Yaş olmasında o gecenin etkisi var mıdır?

Olabilir.

İvi İlyadis özbeöz İstanbullu. Bir İstanbul âşığı. Yılda en az iki kere gelmeye çalışıyor İstanbul’a. İstanbul kebaplarının İskenderlerinin köftelerinin lezzetini hiçbir yerde bulamadığını söylüyor.

İstanbul Türklerinin/Müslümanlarının hoşgörüsünü de.

Otuz yedi yıldır Atina’da yaşayan Rum kızı İvi İlyadis, çocukluğunun geçtiği rüya şehir İstanbul’u, İstanbul’un hoşgörüsünü unutamıyor. Ve bin selâm gönderiyor.

Bekliyoruz İvi Hanım. Kalbimizin kapısı sonuna kadar açık size.

İstanbul’unuz sizi bekliyor.

Lena Ablanız ile birlikte.      

 

Kırk Kuyu’dan / Fahri Tuna

1b.ses-muhendisi-yorgo-ilyadis.jpg1d.ivi-ilyadis.jpg1e.ilyadislerin-istanbul-ayaspasadaki-evi.jpg

Bu yazı toplam 693 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim