• İstanbul 16 °C
  • Ankara 13 °C

Kelimeler Romanın Ruhudur ve Yaralar

Kelimeler Romanın Ruhudur ve Yaralar
İki hafta önce Doğan Kitap, sosyal medya hesabından, Tarık Tufan ile gerçekleştirdiği soru-cevap söyleşisini yayınladı.

Geçtiğimiz hafta, Murat Menteş ve Dücane Cündioğlu “Roman ve Çağdaşlaşma” üzerine söyleştiler. Cuma günü de Sulhi Ceylan, romandan hareketle “Kelimelerin Ruhu” başlıklı bir yazı yayınlayarak haftayı kapattı. Birbirinden bağımsız gerçekleştiğini varsaydığım söyleşiler ve mezkûr yazıyla karşılaştığım sırada ben Tarık Tufan’ın “Âşıklara Yer Yok” isimli yeni romanını okuyordum. Bu metni de, Sulhi Ceylan’ın son yazısı ve okuduğum kitabın etkisiyle yazdım.

***

Çocukluk yıllarımızda hayal gücümüzün ucu bucağı yoktur. Kimsenin yolumuzu kesemediği bir dünyanın içinde yaşarız. Kurduğumuz hayallerin derinliğinde kayboluruz. Ne bir mantık örgüsü ne de kendisini acı bir şekilde dayatan gerçekler, içinde kaybolduğumuz hayal dünyasına tesir edemez. Yaşadığımız olumsuzluklar bile hayal gücümüzün kuşatıcılığı sayesinde tuz buz olur, en acı anları dahi büyüklerimizi hayretler içinde bırakacak şekilde atlatırız. Görenler çok dayanıklı olduğumuzu düşünseler de, bu hayal gücümüzle bağlantılı bir dayanıklılıktır, fark edemezler. O yaşlar, olup bitenlerin mantıkla değerlendirildiği yaşlar değildir çünkü. İlerleyen yıllarda ise yetişkin olmasına rağmen bir insanın gerçek ve hayal arasında yaşıyor olması da geçirdiği talihli çocukluk yıllarının neticesidir. Onlar da genellikle mucit ve sanatçı olurken, benim gibi elini sıcak sudan soğuk suya sokmayanların payına da öyleymiş gibi davranmak düşer.

Yakın çevremin sık sık dile getirdiği şekilde dalgın, düşünceli ve sessiz oluşumun nedeni çocukluğumdan beri içinde yaşadığım hayal dünyasıdır. Bu duruma o yaşlarda, edebiyatla özellikle de romanla kurduğum ilişki neden oldu sanırım. Normalde hayal dünyasında yaşayacak biri olmayabilirdim. Ancak derin düşünceler içinde debeleniyormuş izlenimi vermemin nedeni, üzerime yapışan kurguların ağırlığını an be an hissetmemle ilgili. Çocuk yaşlarda kurgunun tesiri altına girmenin doğal bir sonucunu yaşıyorum ben. Anın içinde olduğum halde yokmuşum gibi gözüküyorum. Belki de gerçekten derin düşünceler içindeyimdir fakat fark edemiyorumdur. Bilmiyorum. Öyle ya da böyle aradığımız seyran yeri gerçekliğin içinde bir yerde değil. Öyle olsaydı inancımızı ve sanatı hayatımızın merkezinde tutmazdık.

***

Romanlar, hayal gücümüzü harekete geçirmesi açısından kıymetli. Hayatımız boyunca tecrübe edemeyeceğimiz yaşamların kapısını aralama gücüne sahip. Romanla geçirdiğimiz süre boyunca sanatın ve tecrübenin binbir haliyle karşılaşma imkânımız oluyor. Her biten romanın sonunda ise içeride temas ettiğimiz karakterlerin, mekânların, duygu durumlarının esiri oluyor, çoğu zaman ah vah ediyor ve romandaki hikâyeyi içselleştirmiş olarak buluyoruz kendimizi. Kurgu, sanki tabii bir şeymiş gibi hafızamızda yer ediyor. Davranışlarımızda kendini göstereceği ânı kolluyor. Artık karakterlerin hâliyle bütünleşmiş bir durumda hayata devam ediyoruz. Bu olumsuz bir şey değil. İnsanı kıyım kıyım kıyan gündelik akışın içerisinde, roman iyi bir dosttur. Sıkıntılı vakitlerde teselliyi çocukken sığındığımız hayal gücünde değil de artık kurgunun gücünde arıyorsak büyümüşüz demektir.

Devamı: https://www.edebifikir.com/deneme/kelimeler-romanin-ruhudur-ve-yaralar.html

Bu haber toplam 193 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim