• İstanbul 15 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 19 °C
  • Konya 15 °C
  • Sakarya 18 °C
  • Şanlıurfa 24 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 19 °C
  • Bolu 13 °C
  • Bursa 16 °C

Kör Kuyudan Taşanlar: Bir Tutam Tebessüm

Fahri TUNA

Hayat Üniversitesi’ne başladığım kırk yıl olmuş tam.

Acı tatlı günler geçirmişim herkes gibi.

Tatlıyı sevdiğimden olmalı; acısı az tatlısı fazla anılar biriktirmişim.

Başarılı da olmuşum başarısız da.

Unutkanlığım dalgınlığım dikkatsizliğimden potlar da kırmışım sıkça. Komik durumlara da düşmüşüm. Dilim de sürter ya sık sık.

Ama itiraf etmeliyim; komik anılar biriktirmişim en çok. Ve anlamlı. Şükrederim buna.

Kırk yıllık anılarımı paylaşmak istiyorum sizlerle 2017 yılı boyunca.

Kâh güleceğiz kimi zaman ağız dolusu, kâh güleceğiz acı acı. Çoğu kez tebessüm edeceğiz. Elinize bir tutam tebessüm tutuşturmak niyetindeyim; öyle dolaşacaksınız.

Bazen de hislenecek gözyaşı dökeceğiz birlikte.

Galiba tarihe not da düşeceğiz biraz.

Anılar galerisine yolculuk yapacağız.

Umarım sıkılmayacaksınız.

Söz: Fazla üzmeyeceğim sizi.

İnsan olmanın tadına varacağız elden geldiğince.

Bir garip adem’in, yer yer bir garip seyyahın, bazen de bir garip meczubun ayak izlerini takip edeceksiniz.

Kırk yıllık ‘Kör Kuyu’dan taşan anıları beğenerek okursunuz, umarım.

Haydi başlıyoruz.

Size de bana da kolay gelsin, ey okur!

 

EL ÖPMEKTEN NEFRET EDEN BEN

 

Bilenler bilir; el etek öpmekten nefret ederim.

Anne babamın aile yakınlarımın dışında el öptüğüm pek vaki değildir. Bir rahmetli Sadık Canlı’nın, bir şair Yılmaz Güney’in bir de ‘yaşayan nasreddin hoca’ Hâfız Hasan Çolak’ın elini öpmüşümdür senelerdir. Yılmaz Ağbi ile iki yılı geçen ‘el öp(türme)me krizi’miz de cabasıdır.

İki bin on üç yılı sonbaharı. Günlerden Pazar. Edirne Valisi Hasan Duruer’in konağındayız, sekiz on kişilik bir grup. Dr. Metin Eriş, Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar ve bazı dostlar…

Bu Ahmet Güner Sayar’ı tanıtmalıyım biraz size. Vali Duruer’in tam kırk yıllık ağabeyi, dostu. Onu yetiştiren adam. Ben Ahmet Hoca’yı Ahuy’umdan yani Duruer’den dinledim yıllarca.

Yozgatlı şair - romancı Abbas Sayar’ın tek çocuğu. Kadıyul-Kudat mezunu bir kadının, bir cumhuriyet hakiminin Fatih Hırkayı Şerif’te doğup büyümüş  tek torunu. Medeniyetimizi çağımıza taşıyan Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in – Ahmet Ağbi’nin tabiriyle – ‘Nüfusa kaydettirmediği manevi oğlu’, ünlü iktisat profesörü Sabri Ülgener’in en has asistanı, Fethi Gemuhluoğlu’nun ‘kardeşi’, Cemil Meriç’in yoldaşı. Son İstanbullu. Son Osmanlılarla düşüp kalkmış zira gençliğinde. Öylesine duru öylesine sahih öylesine leziz bir İstanbul Türkçesiyle konuşuyor. Bizim Hasan Duruer’in tabiriyle ‘Allah - kul ve kul -Allah ilişkisini çözmüş bir insanı kâmil.’ İstanbul Üniversitesi’nin yıldız hocası, çok başarılı bir biyografi/portre yazarı.

Alim, arif, abit bir adam. Bir söz bir sohbet bir muhabbet ustası. Üç saat izleyicisini hiç sıkmadan konuşabiliyor. Doğu kadar Batı’yı da iyi bilen bir bibliyograf. Itri’ye de Mozart’a da yakın, Dede Efendi kadar Bach’ın da muhibbi. Bir ayağı bu, diğer ayağı öte dünyada, bir düşünce ve inanç adamı.

Hatta 2016 yılı yirmi sekiz aralık tarihinde  Cumhurbaşkanlığı Türk Kültürüne Büyük Hizmet Ödülü’nü Süheyl Ünver adına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden alan da odur.

Konakta saatlerdir onu hayranlıkla dinliyoruz, kana kana.

Nihayet veda zamanı. Elini öpmek istiyorum. Şiddetle kaçırıyor. Hazret Melâmî aynı zamanda, ben de, mâlumunuz, Melâmimeşrep.

Grup dağıldıktan yarım saat kadar telefon ediyorum: ‘Ahmet Ağbi, ben Yörüğüm, Karakeçili Yörüğü.’ (Laf aramızda Karakeçililerin Softalı boyunun Okçu kolundanız ve köyümüzün adı Okçular, soyadı kanunu öncesi Osmanlı dönemi kayıtlarında lakabımız Okçuoğlu.)

‘Ben de Yozgat Yörüğüyüm’ diye cevap veriyor. Devam ediyorum:

‘Bak ağbi; biz el etek öpmekten nefret ederiz, bilesin. Osmanlı padişahları bizim amcaoğlumuzdu. El etek öpmemek için altı yüz sene Saray’a yaklaşmadık hiç.’

‘Aaa ne güzel’ dedi Ahmet Ağbi. Duyduklarından çok memnun olmuştu. O da öyleydi zira. Ama sözümün nereye gideceğini merak da ediyordu, anlıyorum nefes alış verişinden.

Ama taşı gediğine koyma zamanı da gelmişti:

‘Ama kusura bakma ağbi; öpülecek eli bulunca da çeker öperiz; kimse engel olamaz. Bu böyle biline…’

Onda seyrek rastladığım güzel kahkahalarından birisini koyuverdi Ahmet Güner Sayar, ‘size helâl olsun’ sözleri eşliğinde.

Sonraki onlarca görüşmemizde ne mi oldu. Her buluşmamızda ve vedamıza benzer sahnelere şahit olundu, dostça hasretle kucaklaşmalar sırasında.

O hep kaçırmaya çalıştı elini, ‘biliyorum Karakeçilisin’ sözleri eşliğinde, ben de öpmeye çabaladım. O da aynı hızla benim elimi öpmeye çalışır hep.

Henüz tam orta yolu bulamadık.

Ama bir şeyi iyi biliyor artık:

‘El etek öpmekten hoşlanmayan bu adam, öpülecek eli buldu mu, geri adım atmaz, öper.’

Hem şunun şurasında, ekli öpülecek kaç kişi kaldı ki bu dünyada.

Olanı da değerlendirmek lâzım. Değil mi ama.

 

2.fahri-tuna-hasan-duruer-ahmet-guner-sayar-29.1.2014,-edirne.jpg3.ahmet-guner-sayar-suheyl-unver-odulu-28.12.2016.jpg

Bu yazı toplam 1216 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim