Bugün için savundukları görüşler ve kurmacanın sanat olduğunu delillendirişleri belki okuyucuya çok büyük vaatlerde bulunmaz ama kurmacada bugüne gelinen yolun taşlarını öğrenmek için epey mühim.
Walter Besant, 25 Nisan 1884’te Kraliyet Enstitüsü’nde bu konferansı verdiğinde, kurmaca sanat eseri olarak görülmüyordu. Sanat denildiğinde akla resim, heykel, müzik ve şiir geliyordu. Hikâye anlatıcılığı basit bir şeydi, öyle ki bir insanın hikâye anlatıcısı olması ona saygı duyulmasının önünde bir engel teşkil ediyordu. Heykeltıraşlar, ressamlar kraliyet tarafından ağırlanıp ödüllendirilirken doğrudan Besant’ın deyişiyle örneğin Charles Dickens hiçbir ciddi devlet adamı tarafından davet edilmiyor, ağırlanmıyor, taltif edilmiyor, ödül verilmiyor, adı dahi anılmıyordu.
“Bir romancının zekâsının, tabii bir zekâmız varsa, en anlamsız ve en hafif türden bir zekâ olması gerektiği düşünülür; zihni her zaman Corydon ve Amaryllis’in aşklarıyla dolu olan bir adamın pratik meselelerdeki görüşlerine nasıl güvenilebilir?” “…romanı birinci dereceden bir sanat olarak kabul etmeye razı değillerdir. ‘Bu nasıl bir sanat olabilir?’ diye sorabilirler. Hocası ya da öğretmeni olmayan, okulu, koleji ya da akademisi olmayan ve hiçbir üniversitede öğretilmeyen bir sanat? Her konuda kürsü açan Alman üniversitelerinde bile kurmaca hocası yoktur.”
Devamı: https://edebifikir.com/kitap/kurmacaya-bir-sanat-olarak-bakmak.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.