• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Lozan hezimettir de kaç sıfır? Gelin bunu tartışalım…

Lozan hezimettir de kaç sıfır? Gelin bunu tartışalım…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yalnız ekonomisi ve dış ilişkileriyle Türkiye'yi değil, geçmişindeki ayak bağlarını da çözüp yeniden bağlayarak tarihi de bir büyük dönüşüme, Yeni Türkiye'ye hazırlıyor.

Asırlık prangalardan, manasız tabulardan kurtulmamızın yollarını açıyor. Lozan da bu asırlık prangalardan biriydi ve yaptığı son çıkışla bu pranganın kırılmasına gidecek yolu açmış oldu. Böylece toprağımızda gözü olanlara da 'Biz bırakın toprak vermeyi, kaybettiğimiz toprakların acısını bile henüz dindiremedik, siz ne diyorsunuz?' mesajını üstü örtülü olarak vermiş oldu.

Bilseniz “Lozan tarihimizdeki en büyük zaferdir" hamasetine itiraz edenlerin resmen hapse atıldığı bir Türkiye'den bugün devletin başının “Zafer değil hezimettir" diyebildiği bir Türkiye'ye gelmek için nice acılar çekildi. Ne sıkıntılara göğüs gerildi. Gözyaşlarıyla yıkandı hapishane hücreleri.Ama bir şekilde gelindi. Şimdi başta inkılap tarihçilerimiz olmak üzere (yeri gelmişken söyleyelim: böyle bir tarihçilik türünün bugünkü dünyada karşılığı yok) tarihçilerimizin artık Lozan konusunda kem küm etmeden konuşmaları ve millete hakikati kıvırmadan söylemeleri gerekiyor. (Nasıl Dersim katliamında 80 yıl kem küm ettiler ve o zaman Başbakan olan Erdoğan çıkıp haykırınca dilleri çözüldüyse bu sefer de öyle olacaktır, göreceksiniz.)

 

Kısacası nasıl Sultan Abdülhamid döneminin artıları ve eksileri yazılabiliyor ve konuşulabiliyorsa İstiklal Savaşı ve İnkılaplar da olumlu ve olumsuz taraflarıyla, getirdikleri ve götürdükleriyle özgürce ele alınabilmelidir. Bunun yolu kapanmayacak şekilde açılmıştır.

İşte 15 Temmuz'dan sonra “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diyorduk. Halk tarih için değil, tarih halk için olacak diyorduk. Lozan tartışmaları için de bir milattır Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son çıkışı.Zafer mi hezimet mi?

Soruları yoruyorlar: Lozan zafer mi, hezimet mi?

Cevaplarım mecburen ağlamaklı geliyor:

Lozan'da 'verdi, kabul etti, feragat etti, vazgeçti' sözleri hep Türkiye için kullanılır. Toprak veren biz, toprak dediysem içinde Mısır ve Sudan gibi ülkeler var ülkeler. Feragat eden biz, vazgeçen biz (mesela Kıbrıs), kabul eden (ettirilen) taraf biz… Peki sürekli veren taraf biz isek Lozan'da ne tür bir zaferden bahsedebiliriz ki?

Lozan Konferansı'nın resmi adı Yakın Doğu İşleri Konferansı idi. Yani Osmanlı'nın tasfiyesini hukuki belgeye bağlama anlaşması. Bunu Sevr'de denemişler ama başarılı olamamışlardı. Sultan Vahidüddin Sevr'i tasdik edeceğine tahttan çekilmeyi tercih edeceğini, ölse de Sevr'i imzalamayacağını söylemişti. Bu bir kahramanlıktır ama bizde kahramanlara hain denilmesi istisna değil kuraldır.Velhasıl Lozan'daki konferans Osmanlı topraklarının bölüşülmesi için toplandı ve Osmanlı topraklarının beşte dördünün tapusu orada el değiştirdi. Mesela madde 17 Mısır ve Sudan'ı verir İngilizlere, madde 20 Kıbrıs'ı. Bunu söyleyince gençlerin gözü açılıyor, “Vay canına, Lozan'a kadar Mısır ve Sudan bizim miymiş?" diyorlar. Evet evladım bizimdi ve daha neler ve nereler bizimdi bilseniz!

Sultan Vahidüddin neden hain ilan edildi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Sevr'i gösterip Lozan'a ikna ettiler" sözü de aynen tarihî bir hakikati ifade etmektedir. Sultan Vahidüddin bugün neden “hain" diye bilinir bilir misiniz? Sevr'i onaylamadığı için. İngilizler ondan intikamlarını resmi tarihimize böyle geçirerek aldılar. Halbuki hakikaten vatan haini olsa yurt dışına çıktığında onu Londra'da baş tacı etmeleri gerekmez miydi? Ne gezer. Sefalet içinde, bakkala kasaba borçlu öldü onurlu Sultan.

Soralım: Vahiddüni Han neyi sattı da vatan haini oldu? Bir karış Osmanlı toprağının tapusunu birine mi verdi? Peki Osmanlı topraklarını Lozan'da ve sonrasında avuç avuç dağıtanlar neden kahramandır bu ülkede? Ezcümle İngiliz-Fransız yapımı Osmanlı'yı keyfi bölüşüm projesine ve en çok da Hilafetin kaldırılmasına itiraz ettiği için hain ilan edilmiştir bu mazlum Sultan.Meselenin bam teli de burası zaten: Sultan Vahidüddin'e onaylatamadıkları Sevr Antlaşması'nın yerine onun biraz hafifletilmişi olan Lozan'ı bu defa Ankara hükümetine kabul ettirdiler. İstanbul'daki resmen tanınmış devletin tasfiyesini Ankara hükümetine yaptırdılar. Peki bu adil ve hukuken geçerli bir muamele midir? Sizin anlayacağınız, bir bakkalı çırağına tasfiye ettirmek gibi bir şeydi bu.

Osmanlı Devleti'ni kendi ellerimizle yıktıkLozan'a giderken biz 600 yıllık bir çınarı söktük de gittik, bilmeyenler öğrensin. 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldıran, lağveden kanun aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin “münkariz" olduğunu, yıkıldığını, tarihe karıştığını bildiriyordu. Aksi halde Lozan'a gitmesi gereken iki siyasi heyetten biri İstanbul hükümetiydi ve toprakların resmen sahibi olan taraf da Osmanlı Devleti'ydi.

Burada ince bir oyun oynandı, İngilizler de tabii keyifle seyrettiler. Tıpkı hilafetin kaldırıldığını seyrettikleri ve hilafet kaldırılmadan Lozan'ı onaylamadıkları gibi. Osmanlı'nın tasfiyesini kendileri yapsa hem Türkiye'den hem de Hindistan gibi sömürgelerinden büyük tepki alacak ve millet ayağa kalkacaktı. Onun için bu tehlikeli işi TBMM'ye yaptırdılar. İngilizlerin en büyük özellikleri, ateşteki kestaneyi maşa kullanmadan almayacak kadar akıllı olmalarıdır.Özetle Osmanlı Devleti'ni biz bir kanun çıkararak yıktık (karar no: 307).

Peki bunun somut sonucu ne oldu? Şu: Biz Lozan'a giderken devletsizdik ve 6 asırlık büyük devletimiz, İngiliz işgali altındaki İstanbul'da tarihe veda ettirildi (Toynbee'nin dediği gibi 'etmedi', 'durduruldu'). Yani bir devletin hükümeti olarak değil, sadece 'hükümet' olarak gittik Lozan'a.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/polemik/lozan-hezimettir-de-kac-sifir-gelin-bunu-tartisalim-h43900.html

Bu haber toplam 148 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim