Sovyet sonrası dönemde, Avrasya coğrafyasındaki güç boşluğunu doldurma ve böylece başta ABD olmak üzere, Batının bölgeye müdahalesini engelleme noktasında Asya’nın diğer iki büyük gücü olan Çin ve Hindistan’la derin bir işbirliğini esas alan bu yaklaşım, her ne kadar ABD hegemonyasındaki tek kutuplu bir dünyaya karşı çok kutupluluğu savunuyor görünse de, çıkışı ve dönemin şartları itibarıyla öncelikle Rusya’nın güvenlik ihtiyaçlarını ve sonrası itibarıyla da Asya’da yeni bir güç olma arayışlarını yansıtır.
Dolayısıyla Rusya açısından öncelik, ikinci dağılma sendromunu aşmak, ittifaklara dayalı bölgesel bir güç olmak, akabinde ise küresel anlamda çok kutuplu dünyanın sacayaklarından biri haline dönüşmektir. Rusya bunu kendi içindeki şartların bir zorunluluğu olarak gördüğü kadar, diğer güçlerin de ABD gücü karşısındaki bir mecburiyeti olarak da değerlendirmektedir ki, bunda da haksız değildir. En azından, bölgedeki hiç bir gücün tek başına ABD etkisini kırma ya da onla baş edebilme gücü söz konusu değildir.
Bu bağlamda küresel güce karşı bölgesel ittifak arayışları kaçınılmaz hale gelmektedir ki, Rusya da bunu yapmıştır.
Çok Kutuplu Sistem Modeli...
Nitekim, söz konusu doktrin, Soğuk Savaş sonrası dünyasını ABD dışında şu güçlerle tanımlamaktadır: RF (BDT coğrafyası dahil, bir anlamda neo SSCB), AB, Latin Amerika, Çin, Japonya ve ASEAN. Bu, bir anlamda Rusya’nın ABD fiili hegemonyasına karşı çıkarttığı, ona meydan okuyan “çok kutuplu sistem modeli”dir.
Model, kağıt üzerinde kalmamış ve önce Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ardından da BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ile aşamalı bir şekilde hayata geçirilmeye başlanmıştır. Nitekim bu örgütlerin günümüzde nasıl bir rol oynamaya başladığı ve bundan dolayı da gücün Batı’dan Doğu’ya doğru kaymaya başladığı söylemi çoğumuzun malumudur.
Rusya-Çin-İran İttifak Üçgeni...
Ezberleri Bozma Vakti...
Dolayısıyla, ABD’nin son dönemde bir takım iç ve dış tepkilere rağmen Rusya ve İran bağlamında attığı adımlar, bir zorunluluğun ve yeni bir oyunun somut göstergeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Peki, ABD nasıl bir yeni oyun geliştirmektedir? “ABD Üçgeni” ya da “Dörtgen”i neleri hedeflemektedir? Ne tür yeni ittifaklar öngörülmektedir? Daha da önemlisi, Türkiye bunun neresindedir?
03.10.2013 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.