Nitekim bombalı eylemlerle ilgili olarak ABD medyasında üzerinde en çok durulan dört teoriye bakıldığında ne demek istediğimiz daha rahat görülecektir. “İslamcı terörist gruplar, ABD’nin ırkçı beyaz milisleri, ABD derin devleti ve yalnız bir psikopat” olarak sıralanan “failler” merkezli “teoriler”, her ne kadar birbirinden bağımsız gibi görünse de, aslında aynı kapıya çıkıyorlar. Bir diğer ifadeyle, bu adreslere dikkatlice bakıldığında özellikle “hedef-araçlar-sonuç ilişkileri” itibarıyla hepsinin bir şekilde iç içe olduğu görülüyor.
Burada, başta Obama olmak üzere ABD’li yetkililerin “terör” ifadesini kullanmaktan kaçındığı bir ortamda olayın “terör saldırısı” olarak adlandırılması, manşetlerin bu şekilde atılması ve bir takım adreslerin hedef gösterilmesi bile oldukça önemli. Dolayısıyla, en başta Obama’yı ve ekibini hedef alan yoğun bir psikolojik operasyon, kampanya söz konusu. Bir diğer ifadeyle, ABD’nin yeni dış politikasından duyulan rahatsızlık terör silahını, gerekçesini bir kez daha gündeme getirmiş durumda.
Bu bir anlamda Neo-concu anlayışın yeniden hortlaması ve dolayısıyla da “derinler” arası bir mücadeleye işaret ediyor. Nitekim, İç Güvenlik Bakanı Napolitano ve FBI Direktörü Mueller’den brifing almasının ardından kameralar karşısına geçen ve ilk etapta “terör” ifadesini kullanmaktan kaçınan Obama’nın daha sonra biraz bulanık tonda da olsa “olayın terör eylemi olarak araştırıldığını” söylemesi, bu baskının ilk sonucu olarak kendisini gösteriyor.
Başkan Obama’nın, Bush gibi hemen hedef göstermemesi ve “iç terörist örgüt” olasılığına dikkatleri çekmesi burada göz ardı edilmemesi gereken bir husus. Bu ihtiyat, en azından Obama ve ekibi boyutuyla her şeye rağmen belli bir iç direncin göstergesi olarak kabul edilebilir.
Fakat diğer taraftan Amerikan kamuoyuna yönelik medya operasyonu Obama’yı “biraz” aşıyor, zorluyor gibi. Örneğin, gazete manşetlerinin dışında sosyal medya üzerinden yürütülen operasyonlar bu iddiayı kuvvetlendiriyor. Amerikan Fox TV habercilerinden Erik Rush’un Twitter’dan gönderdiği, “Müslümanlar kötüdür, hepsini öldürmek lazım” mesajı, neredeyse Bush’un “Haçlı Seferi” çağrısıyla eşdeğer.
Zaten, medya üzerinden gerçekleştirilen bu saldırının varmak istediği bir diğer sonuç da bu. ABD’lilerin hiç de güvende olmadığı ve terörle ya da “Müslümanlarla” savaşlarının daha bitmediği mesajı. Bu da bizi bir kez daha medyanın arkasındaki güçlere yöneltiyor. Yani, ABD’deki derin mücadeleye, gerçek “Savaş Lordları”na ve “Gizli Dünya Devleti”ne...
Son bir husus da, eylemde kullanılan bombaların niteliğiyle ilgili. Sırt çantasının içinde yer alan, zaman ayarlı olarak geçen altı litrelik, iki düdüklü tencerede kimyasalların yer aldığı ve şarapnel için bilye, çivi, saçma vb. metallerin kullanıldığı iki bomba. Yazılanlara göre bu tür bombalar daha çok Belucistan, Pakistan ve Hindistan gibi bölgelerde, bir diğer ifadeyle Güney-Doğu Asya’da kullanılıyor.
Bu bölgeler ya da ülkeler hemen aklınızda bir takım çağrışımlar yapmış olmalı. Ortadoğu’dan Asya-Pasifik’e doğru yönelen ve Çin’i çevrelemeye çalışan ABD’nin son dönem politikalarına, hedeflerine bakıldığında açıkçası insan soramadan edemiyor; acaba, ABD şimdi hangi ülkeyi hedef gösterecek diye. Sanki ibre daha çok Hindistan’ın doğusundaki ülkeleri gösteriyor gibi; örneğin, Myammar. Fakat, diğer taraftan Belucistan olasılığını da göz ardı etmemek gerek; özellikle de İran, Afganistan ve Pakistan boyutuyla...
18.04.2013 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.