• İstanbul 18 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 18 °C
  • Konya 15 °C
  • Sakarya 17 °C
  • Şanlıurfa 23 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 18 °C
  • Bolu 10 °C
  • Bursa 15 °C

M.Seyfettin Erol'dan: Gezi Parkı’ndaki “Topal Ördek”

M.Seyfettin Erol'dan: Gezi Parkı’ndaki “Topal Ördek”
Yaşanan son gelişmeler, “Arap Baharı” üzerinden iki temel hedefe bir kez daha dikkatleri çekiyor.

Dolayısıyla, Türkiye bırakın çok daha uzakları, hemen yanı başındaki Suriye krizinde bile adeta oyun dışı. Bu sorunda belirleyici olmayı hedefleyen Türkiye, bugün benzer bir senaryo üzerinden adeta ikinci bir Suriye olmaya itiliyor.

Yaşananlar şu an için daha çok gözdağı niteliğinde olmakla birlikte, şimdiden etkisini göstermesi itibarıyla önemli. Başta Suriye, Irak, Filistin vb. konular olmak üzere, dış politikamızdaki derin sessizlik, ilgisizlik görüntüsü adeta bu tespitimizi teyit ediyor. Yeni sürecin iki temel başarısı olarak ön plana çıkartılan hususlardan biri olan dış politikamızın adeta “topal ördek” görüntüsü bu açıdan fazlasıyla düşündürücü...

Dolayısıyla, “Park Operasyonu” birinci hedefine ulaşmış durumda! Türkiye kendi içine, sorunlarına bir kez daha döndürülmüş vaziyette. Oysa Türkiye’nin yakın çevresi başta olmak üzere, dışarısı tam bir yangın yeri ve içteki yangının en büyük nedenlerinden birini de bu husus oluşturuyor.

Türkiye, muhtemelen yangının bu kadar büyüyeceğini ve hatta kendisini de içine alabileceğini öngöremedi. Nitekim, daha lokal çapta düşündüğü yangını fırsata dönüştürmek isteyen bir Türkiye görüntüsü ağırlıklıydı. Mevcut işbirlikleri ve belki de “bir takım taahhütler” böylesi bir beklentiye yol açmıştı. Adeta, bunun verdiği bir rahatlık söz konusuydu...

Bunu nereden mi anlıyoruz?

Öncelikle yangın başladığında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun tabiriyle birer itfaiye eri gibi çalışması gereken büyükelçilerin o kritik günleri Ankara’da toplantıyla geçirmesinden. İkincisi ise, bu toplantıda bizzat Davutoğlu’nun sarf ettiği sözlerden...

Şöyle ki... Arap Baharı’nın ilk ateşi Tunus’ta ortaya çıktığında Türkiye bu yangınları söndürmeye talip oldu. Diplomatlardan birer itfaiye eri gibi çalışmalarını isteyen Davutoğlu, 2011 yılının ilk günlerinde üçüncüsü gerçekleştirilen büyükelçiler konferansında şu ifadeleri kullanıyordu: “Nerede bir yangın var söndürmek için oraya koşmalıyız.”

Hatta diplomatların bunun da üzerine çıkması gerektiğini belirten Davutoğlu, “Diplomatlarımızdan sadece itfaiye eri gibi çalışmalarını istemiyoruz. Aynı zamanda yangınların da çıkmasını önlemek için birer şehir planlamacısı gibi olmalıyız.” demekteydi. Yani, Türkiye hem bu yangını söndürecek hem de daha fazla yayılmasının önüne geçecekti.

Öyle de yaptı. Tartışmalı “Sıfır Sorun” politikasını ve kazanımlarını bir kenara iten Ankara, adeta yangına körükle gitti ve şu an kendisi bu yangınla tehdit ediliyor-eleştiriliyor, hem de bizzat kendisine gazı verenler tarafından. Dolayısıyla, karşımızda “Gezi” üzerinden “topal ördek” yerine konulmaya, cezalandırılmaya, sınırlandırılmaya, hizaya getirilmeye çalışılan bir Türkiye var.

Nitekim 2011’e kadar sahip olduğu araçları, maddi-manevi boyuttaki kazanımları büyük ölçüde kaybeden Türkiye için bugünlerde dış basında yapılan değerlendirmeler baktığımızda bölge için hiç bir cazibesinin kalmadığı, Ortadoğu ve İslam dünyası için bu demokrasisiyle bir “model” olamayacağı, gücünün fazlasıyla abartıldığı ve bizzat kendisinin artık bir sorun olmaya başladığı ifade ediliyor. Örnek mi? Bir önceki günkü CNN INT.’in 9 saat süren canlı yayını. Sizce bu yüksek ilgi nereden ve niçin kaynaklanıyor?

Ayrıca, “çevreci” talepler adı altında Türkiye’nin stratejik alt yapı faaliyetlerini-hedeflerini engellemeye yönelik isteklere de ne demeli? Havaalanı, köprü ve kanal projelerinden sizce gerçekte kimler rahatsız? Bu olayların dış politikadaki bir takım gelişmeler kadar, bu projeler sonrasına denk getirilmesi sizce ne kadar tesadüf?

Açıkçası bu hususlar üzerinde de düşünülmeli, konuşulmalı. Çünkü, meselenin temel hak, hukuk, özgürlükler, demokrasi ve çevrecilik boyutu kadar “Yeni Büyük Oyun” yönü de var. Hatta, göründüğünden de öte.

Dolayısıyla, ortada “gerçek muhatap” sorunu var ve bu kapsamda yansımalarla, gölgelerle mücadele nasıl bir sonuç getirir, üzerinde düşünmek gerek.

Zaten, tüm mesele de buradan kaynaklanıyor...

13.06.2013 Milli Gazete

 

Bu haber toplam 433 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim