Bangladeş’te, “Bengal Dili Hareketi” sırasında etkin rol oynamasından ötürü hapse giren ve dil hareketindeki rolünden dolayı “Rangpur Carmichael College”daki Profesörlük kürsüsü elinden alınan, her fırsatta Doğu (Bangladeş) ve Batı Pakistan (günümüzdeki Pakistan) açısından Hindistan tehlikesine dikkat çeken ve bu kapsamda İslam Birliği’ni, kardeşliği savunan bu aksakal, şimdilerde farklı hesaplaşmaların merkezinde yer alan bir geçiş dönemi ismi...
Dolayısıyla, ABD-Çin merkezli “Yeni Büyük Oyun”da Güney Asya’daki yeni yapılanma sürecinde gündeme gelen bu isimle ilgili gelişmeler oldukça önemli. Bir diğer ifadeyle Gulam Azam Davası, her şeyden önce, Bangladeş’e verilen yeni rolün boyutunu ortaya koyması itibarıyla dikkat çekici. Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte Bangladeş özelinde bölgede yaşanacak gelişmelerle ilgili önemli ipuçları, Bangladeş hükümetinin üstlendiği misyon, Cemaat-i İslami ve diğer İslami-milliyetçi karakterdeki ülke içi muhalefet ve hareketlerin geleceği bu sürecin nasıl sonlanacağına bağlı.
Şu ana kadar ki gelişmeler, Myammar ve Bangladeş özelinde bölgedeki siyasi, etnik ve dini temelli ihtilaflar, sorunlar üzerinden bir “Güney Asya Baharı”na işaret ediyor. Sürecin BOP projesi kapsamında daha önce eski Sovyet alanı ile birlikte Kuzey Afrika-Ortadoğu bölgelerinde uygulanan, uygulanmaya devam eden senaryolara benzerliği, Güneydoğu Asya’da BOP’un genişletilmiş bir şekilde hayata geçirildiğine yönelik güçlü sinyaller veriyor.
Dolayısıyla, bölge yeni Suriye krizlerine gebe. Gulam Azam davası Bangladeş özelinde, İslami gruplar üzerinden yeni bölgesel istikrarsızlıkların tetikleyicisi olabilir.
Daha somut bir ifadeyle, yerel-milli nitelikteki İslami hareketlerin yerine, küresel başkentler güdümlü bir takım “radikal İslami grupların” bölgeye sevki ve onların ülke içindeki konumlarını güçlendirici tasfiye girişimleri, açıkçası bizlere çok yabancı değil. Bu kapsamda, Bangladeş’teki İslamcı grupların sayısındaki artış oldukça manidar. Ülkedeki altı büyük İslami hareketin dışında, örneğin 2001 yılında Hizbut Tahrir’in Bangladeş’te bir şube açması ve kurulduğu tarihten itibaren popülaritesini çok hızlı bir şekilde arttırması, akıllara en azından Orta Asya’yı getiriyor.
Aynı şekilde, özellikle Suudi Arabistan ve bazı körfez ülkelerinin Bangladeş’teki “İslamcı yükselişte” oynadıkları rol de dikkatlerden kaçmıyor. Petrol zengini bu Arap devletlerinin ülkedeki İslamcı örgütlere sağladıkları maddi yardım ve ülkelerindeki yabancı işçilere yönelik politikalar fazlasıyla kayda değer.
Bilindiği üzere, Bangladeşli işsizlerin en çok gittikleri ülke Suudi Arabistan. Ancak, Suudilerin bu işçilere iş vermekten çok onları Suudileştirme amacı güttüğüne yönelik iddialar oldukça önemli. Söz konusu iddialara göre, bu insanlar ülkelerine döndüklerinde katı Selefi bir dini anlayışla, işsiz ve gelecek ümidinden yoksun bir şekilde İslamcı grupların yönlendirmesine açık hale geliyorlar.
Suriye özelinde, Arap Baharı sürecinde Selefi grupların üstlendiği rol göz önünde bulundurulduğunda, bölgedeki oyun da daha bir netlik kazanıyor. Bu açıdan, Bangladeş ve Myammar’daki her türlü gelişmenin dikkatlice takip edilmesi ve irdelenmesi gerekiyor.
Bu kapsamda Gulam Azam krizi ya da “Bangladeş Sorunu” olarak adlandırılabileceğimiz mesele; oluşumu, gelişimi, seyri itibarıyla ilk etapta karşımıza yerel bir mevzu olarak çıkmakla beraber, resme daha dikkatlice bakıldığında aslında hiç de öyle olmadığı görülüyor. Sorun, adeta bir matruşkayı andırıyor.
Dolayısıyla, Gulam Azam krizi aysbergin sadece görünen bir yüzü olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim, Saadet Partisi İstanbul İl teşkilatı Dış İlişkiler Başkanlığınca 14 Ocak’ta gerçekleştirilen “Bangladeş Çalıştayı” kapsamında da bu mevzular masaya yatırıldı. Söz konusu çalıştay çerçevesinde meseleyi irdelemeye devam edeceğiz...
17.01.2013 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.