Uygurlar, insanlık tarihinin en ağır zulümlerinden birine maruz bırakılan bir halk. Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlı dostlarımızla ne zaman konuşsam, anlattıklarının tesirinden günlerce çıkamıyorum. Bu çağda “böylesi olmaz” diyeceğimiz ne kadar zulüm varsa, maalesef hepsine maruz kalıyorlar.
Bugün Çin sınırları içinde kalan; ama aslında bütün Türk-İslam medeniyetinin damarlarından biri olan Doğu Türkistan yüzyılın en büyük sessiz çığlıklarından birini içinde barındırıyor
Çin Hükûmeti bir yandan koskoca bir ülkeyi ve mazlum bir halkı planlı programlı şekilde yok etmeye çalışırken, diğer yandan da yaptıklarını gizlemek için profesyonelce yalan üretiyor.
Baz sözde gazetecileri Çin’e götürüp yedirip içirip tekrar gönderiyorlar. Bu zavallı arkadaşlar da dönüşte Uygurların “çok mutlu” olduğunu gözümüzün içine baka baka pazarlamaya çalışıyor.
Satışta öylesine ustalar ki aklı başında insanlara bile “acaba doğru mu?” dedirtebiliyorlar. Türkiye’de, Çin Komünist Partisi yayın organı gibi çalışan gazete ve televizyonlar var; Çin’den daha Çinci kesilen bu tiplerin tek dertleri, Uygurların hiçbir zulüm görmediğine bizi inandırmak.
İzzet kavramının derin manasına uzak kalmış bu tipler yalanlarına devam ederken Yazar Taha Kılıç’ın son kitabı Doğu Türkistan Seyahatnamesi ile bütün gerçekleri Türkiye’nin gündemine taşımayı başardı.
Kılıç, “bölgeye gitmek zor” algısına yenik düşmeyip kadîm Türk topraklarına ulaşıp gördüklerini en yalın hâliyle kaleme aldı.
Kendisini yakın zamanda Türkiye Yazarlar Birliği’nde misafir edip izlenimlerini dinleme fırsatı bulduk. Anlattıkları dehşet vericiydi.
Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı politikalarla, İsrail’in Filistin’de izlediği işgal stratejileri hiçbir fark yok.
İşgal tarihleri de şaşırtıcı biçimde yakın: İsrail 1948’de kuruldu; Çin 1949’da Doğu Türkistan’ı fiilen ele geçirdi.
O günden beri iki devlet de benzer yöntemlerle ilerliyor. Dışarıdan nüfus ithâli, şehirlerin kimliğini değiştiren yeni yerleşim alanları, tarihî mekânların “modernleştirme” gerekçesiyle yok edilmesi, yerel kültürel belleğin sistematik silinmesi ve daha nice insafsız uygulamalar.
Bu uygulamalarla Uygurların köklerinden koparılması, kimliklerinin “makbul vatandaş” modeline uydurulması hedefleniyor. Çin de İsrail’in yaptığı gibi, bir halkın tarihini ve hafızasını yerle bir ederek kültürel manada da soykırım yapıyor.
TOPLAMA KAMPLARI
Çin yalanlarını yayanları dinlediğinizde Toplama merkezlerini beş yıldızlı otel gibi anlattıklarını görürsünüz. Utanmasalar Uygurlar orada keyif çatıyor diyecekler.
Oysaki Yarkent ve Turfan’da “mesleki eğitim merkezi” adı altında kurulan toplama kampları, Uygur halkının asimilasyon sürecinin merkezi konumunda.
Yazının devamı için:https://www.haber7.com/yazarlar/mahmut-biyikli/3577169-dogu-turkistan-konusunda-kim-yalan-soyluyor






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.