• İstanbul 21 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 23 °C
  • Konya 18 °C
  • Sakarya 24 °C
  • Şanlıurfa 26 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 24 °C
  • Bolu 20 °C
  • Bursa 23 °C

Mehmed Niyazi'den: Bizim Gogol

Mehmed Niyazi'den: Bizim Gogol
Değişik dergilerdeki yazı ve şiirlerinden tanıdığımız Şerif Aydemir'in son günlerde "Mendilim Sende Kalsın" adındaki kitabı yayımlandı.

Toplumda pek hesaba katılmayan insanları anlatıyor. Onların küçücük dünyalarındaki dev gibi sıkıntıları dile getiriyor. Bu bakımdan Gogol'u çağrıştırıyor; ama tipleri Anadolu'nun derin izlerini taşıyor. Benzetmeleri, üslubu, konuyu ele alış ve işleyiş şekli tamamen kendine özgü; bizi apayrı bir dünyaya götürüyor; oradaki insanlardan birisi olarak kendimizi hissettiriyor. Ciddiye alınmayan zavallıların büyük hülyalarına değinmeden geçemiyor; böylece hayatın özünü bize sunuyor; "Evreni üç gün bize bıraksalar; ne yıldız kayar, ne güneş tutulur, ne de afet yağar başımıza. Hele ki savaş diye bir kavram kalmaz yeryüzünde. Zaten şu enflasyonu kim azdırıyor, kişnesin diye önüne kim yem atıyor bize sorsunlar..." Çevremizde bu tipleri görmüyor muyuz? Çoğunluğumuz işimizi doğru dürüst yapıp yapmadığımıza bakmadan başbakanı, valiyi tenkit ederiz; onların yerinde olsak ülkenin sorunlarını nasıl kolayca çözümleyebileceğimizi anlatırız. Bu hastalığımız yeni değil; Ziya Paşa dünyaya nizam verenlerin hanelerinde bir türlü teseyyüp bulunduğunu söylemiyor mu? Şu cümleleri söz konusu durumumuzu ne çarpıcı bir şekilde önümüze seriyor; "Güler misin, ağlar mısın? Bizim servisin "Verimi düşük"müş. Geçenlerde müdür söylemiş. Dua etsin ki sendikaya bağlı değiliz; yoksa görürdü gününü. Serpil Hanım cevap vermekte gecikmedi, ne güzel söyledi; "Biz küçük işlerin adamı değiliz." Ufak memurların üstlerine kafa tuttuklarını söylemekle komplekslerini yenmek istediklerini şu cümlesi ne güzel karikatürize ediyor: "Gene dua etsin ki, nezleydim de, burnum şıp şıp akıyor diye lafa ben karışmadım."

"Kırçıl Palto" hikâyesinde insanın yorganına göre ayağını uzatmamasının nelere vardığını işliyor. Borçla bir palto satın alıyor; onu bir ceket, bir pantolon takip ediyor. Eşi, mademki kredisi var, iyice eskiyen sobanın yerine yenisini almasını istiyor. Borca alıştığı için ödemekten korkmuyor; sadece soba değil, iki de çekyat alıyor. Ondan sonra satın almalar çorap söküğü gibi devam ediyor. Uzun lafın kısası "Kırçıl Palto" ile bambaşka bir dünyaya giriyor. Okul Aile Birliği'ne başkan oluyor, sendika temsilcisi seçiliyor. Kalkamayacağı yüklerin altına giriyor. Her zorlandığı an gözünün önüne "Kırçıl Palto" geliyor. Günün birinde onu götürüp Kumkapı'da denize atmakla kurtulacağını sanıyor.

Bir kimseyi bir başkasına benzeterek anlatmaya kalkışmak doğru değildir. Şerif Aydemir'in hikâyelerini okurken Gogol'unkilerden az zevk almadığımız için "Bizim Gogol" diye söze başladık. Amacımız edebiyat dünyamızın değerli bir kalem kazandığından duyduğumuz kıvancı belirtmekti.

03.10.2011 Zaman
Bu haber toplam 618 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim