Bir milletin hayatında devlet adamlığı, siyaset mutlaka önemlidir; fakat her şey değildir. Üniversitelere, caddelere siyasilerin adının verildiğine şahit oldukça, karamsarlığa kapılmamak imkansızlaşıyor. Onlar milletin gözü önündeki önderlerdir; gittikleri yerlerde itibar görürler, ister istemez gençleri etkiler, onları siyaset sahnesine çekerler. Bir siyasetçi ne kadar donanımlı, gayretli olursa olsun, o devletin bünyesindeki elemanlar dünyadaki emsallerinden geri kalmışlarsa, o devlet adamının yapabileceği fazla bir şey yoktur. Nice üstün vasıflı devlet adamları toplumun seviyesinin düşük olmasından, yetişmiş insanlardan mahrum bulunmasından dolayı milletlerinin dramatik olaylara sürüklenmesine mani olamamışlardır. Bunun için gençlerimizi en az siyaset kadar ilim, kültür vadisine de çekmeye özen göstermeliyiz. Genel olarak ilim adamları gözlerden ırak, uzlette yaşarlar; ilgi alanına giren konularla boğuşurlar; komşularının bile onların varlığından haberi yoktur. Fakat İbn-i Sina'nın, Biruni'nin, Akşemseddin'in adları üniversitelere, caddelere verilirse, yetişen gençlerimiz; "Bilim adamlarımızın adları öne çıkarılıyor, ben de onlardan biri olayım" diye özenseler daha iyi olmaz mı? Dolaşın Almanya'yı, Avrupa'yı, bir siyasinin adının üniversiteye verildiğini görebilir misiniz? "Kissinger", "Kohl" üniversiteleriyle karşılaşamazsınız; ama "Johann Wolfgang Goethe", "Immanuel Kant" üniversitesinden mezun olmakla öğünen çok insana rastlarsınız.
Yaşadığımız dramatik olayların önüne geçmek için ordumuzu güçlendirmek ihtiyacı duyulur. Fransa'dan toplar satın alınır; onları kullanacak elemanlar da gelince devletin bürokratları, paşaları sevinirken III. Selim şunu söyler: "Bu topları biz yapmadıkça ve onları biz kullanmadıkça nasıl emniyette olabiliriz?" Bunlar da ancak bilimle, bilgiyle mümkündür. Sultan III. Selim'in bu sözleri hayatın özünü ifade ediyordu. Hiçbir devlet imha edemeyeceği silahı satmaz; yedek parça, mermi bakımından da ona bağımlısınız. İstemediği bir yerde kullanmaya kalkınca, onun yaptırımıyla karşı karşıya gelirsiniz. Nitekim yakın geçmişte Almanya'dan satın aldığımız tankları 'şuralarda kullanamazsınız' diye uyarılarıyla karşılaşmadık mı?
Milletlerin kahramanlığının ortaya çıkmasında teknik üstünlük rol oynar. Napolyon'u zaferden zafere koşturan şarapnel mermisiydi; o zamana dek mermi, vurduğu yere gömülüyor, çevreyi tahrip etmiyordu. Şarapnel adında mühendisin icat ettiği mermi, çevreyi de yakıp yıkıyordu. Bu üstünlük Napolyon'a göz kamaştırıcı zaferler sağlıyordu. Almanlar, Krupp'un icadıyla topu ağzından değil, aşağıdan doldurmak imkanına kavuştular. Bu üstünlükle Sedan'da Fransa'yı perişan ettiler.
Bilim nasıl bir millete güç verirse, kültür de şahsiyet kazandırır. Devletin temeli toprağa değil, milletin karakterine, toplumun vicdanına atılır. Hak duygusuna sahip aydınların görev aldığı devletin çarkları farklı işler. Aydınının şahsiyetli olduğu toplumda yabancılar istediklerini yapamazlar. Son dönem tarihimize dikkatli bakan nice ibretli olaylar görür. Bunlar da bizi eğitimimizi sigaya çekmeye götürür.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.