• İstanbul 16 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 12 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 12 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 10 °C
  • Bolu 8 °C
  • Bursa 10 °C

Mehmet Düğmeci: Mendilimde Gül Oya

Mehmet Düğmeci: Mendilimde Gül Oya

Ayşegül öğretmen sınıfa sessizce girdi. Ortalıkta amaçsızca dolaşan birkaç öğrencinin dışında tüm öğrenciler yerlerine oturmuş, biraz ürkek, biraz meraklı hâllerini saklayamadan oturuyor; yanlarındaki arkadaşlarıyla bile konuşmuyorlardı. Sabahleyin ilk defa giydikleri önlükleri, beyaz yakalarıyla kusursuz ve tertemizdi. Erkek öğrencilerin saçları alabulus; kızların çoğunun saçları örülmüş, bazısında bir, bazısında iki beyaz toka mevcuttu. Çantalarında birer defter, kalem, kalemtıraş, silgi olduğu hâlde ellerinin biri çantaya temas hâlindeydi. Tepeden tırnağa özenle hazırlanmıştı çocuklar. Anne ve babalarıyla geldikleri belli olan bazı öğrenciler gözlerini ara ara pencerelere kaçırıyordu.

“Günaydın çocuklar!... Okulumuza hoş geldiniz. Artık yeni bir başlangıç; yeni arkadaşlar, yeni öğretmenlerle bir nevi yeni aileniz gibi olacak burası. Çok, ama çok şey öğreneceksiniz. Bu sürecin sonunda kiminiz doktor, kiminiz polis, öğretmen, marangoz, berber; dahası her biriniz ayrı ayrı meslekler edinip büyük insanlar olacaksınız. Ama her şeyden önemlisi, iyi bir insan; vatanına milletine hayırlı birer evlat; merhametli, şefkatli, yardımsever, saygılı, dürüst bireyler olmanızdır. Empati kelimesini unutmayın. Bu konuları ve daha fazlasını uzun uzun konuşacağız; örneklerle anlatacağım sizlere.”

Ayşegül öğretmen kendini tanıttıktan sonra her öğrencinin yerinde ayağa kalkarak kendilerini tanıtmalarını istedi. Ali, Hasan, Yasin… Fatma, Rukiye, Zeynep…

“Eveeet çocuklar, şimdi mendillerinizi çıkarın.” Öğrencilerin tamamı donuk bir ifadeyle öğretmene bakmaya başladılar. Öğretmen çantasından çıkardığı katlanmış olan mendili göstererek, “Bu şekilde mendiliniz yok mu sizin?” deyince çocukların bakışları normalleşti, hareketlenme, kıpırdanma sonunda birkaç öğrenci hariç, kimisi önlüğünün cebinden, kimisi çantasından çıkardıkları mendillerini masalarının üzerine koydular.

Ayşegül öğretmen duraksadı, kendi kendine “İlk eğitimimiz buradan başlayacak.” diye söylendi. Mendil: Masumiyeti, temizliği ve özeni temsil eder. Geleneğimizde çok önem verilen ve hayatın birçok alanına girmiş, çeşitli fonksiyonlar icra etmiş olan mendil ayrıca aşkın da gizli dili olmuştur.

“Sevgili çocuklar, ara ara mendil kontrolü yapacağım. Bunun yanında ellerin, tırnakların temizliği, saçların düzeni ve temizliğinin de çok önemli olduğunu hatırlatarak bu konulara özellikle özen göstermenizi rica ediyorum.”

Şimdi sizinle bir etkinlik yapalım diyerek elindeki mendilin katlarını açarak bir ucundan tutup sallamaya başladı. Öğretmenin mendili, beyaz, nakışla işlenmiş dört köşe bir bez parçasıydı.

“İlk tarifini ben yapacağım; sonrasında mendil size neyi hatırlatıyorsa sizlerden dinlemek istiyorum.”

“Mendil: Pamuk, keten veya ipekten dört köşeli dokunmuş düz veya desenli, üzerine çeşitli işleme ve motiflerin yapılabildiği 30-40 cm ebatlarında bir bez parçasıdır.”

İlk sıranın başında oturan Zehra, öğretmenle göz göze gelince aklına gelen ilk sözcük çıkıverdi.

“Öğretmenim! Burnumuzu, elimizi, yüzümüzü, ağzımızı sileriz mendille. Hatta dedemden gördüğüm; çeşmede ayaklarını yıkadığı zaman mendilini arka cebinden çıkarır, kurulardı.”

Zehra’nın yanında oturan sıra arkadaşı söze girdi, “Terlediğimizde terimizi, gözyaşımızı silebiliriz.”

Hasan. “Öğretmenim yazın köye gittiğimizde dayım, tarlada ekin biçerken mendili başına koyuyordu; dört köşesinden düğüm yaparak şapka gibi başında tutuyordu. Bir tane de boynuna bağlardı hep…”

“Evet çocuklar, Hasan arkadaşınız çok güzel bir örnek verdi. En doğal hâliyle ve basit bir şekilde güneşten korunmak için mendil başın üzerine konuluyor, boyun bölgesinde oluşan terler için de boyuna fular şeklinde bağlanan mendil çok önemlidir. Ayrıca biraz serinleme hissi de verir. Başka?”

Mehmet. “Bayramda anneanneme ziyarete gitmiştik. Elini öptüm, bayramını kutladım, bana sarıldı, yanaklarımdan öptü; sonra, ‘Dur yavrum.’ deyip dolaptan çıkarttığı iki çıkını açtı. Birinde para, diğerinde şeker vardı. Kardeşimle bana bayram harçlığı ve şeker verdi. Çok sevindik, teşekkür ettim.

“Sevgili çocuklar, eskiden boy boy plastik, metal kaplar ve cüzdanlar yoktu. Mendil, Şeker, helva, lokum gibi yiyecekler; para, yüzük gibi değerli eşyalar çıkın denilen kesede muhafaza edilirdi.”

Hatice avuçlarını göstererek, “Öğretmenim, kına yakılınca annem ellerimizi mendille sarıp bağlıyor.”

Hacer, “Düğün, öğretmenim düğün. Oynayanlar ellerinde mendil sallıyor. Düğüne gelenlerin araçlarının kapılarında da gördüm ama bazılarında havlu vardı.”

“Çocuklar! Bebek kardeşi olan var mı?” 5 tane öğrenci parmak kaldırdı.

“Bebekler için de mendil çok önemlidir. Her daim bebeklerin yanlarında bulunur. Pamuklu ve şile bezinden özenle üretilen küçük, ince, yumuşak mendiller, bebeğin cinsine göre renk ve süslemelerle bezenir.”

“Şimdi size küçük bir hikâye kesiti anlatacağım. İçinde mendilin kullanıldığı farklı bir yeri göreceksiniz.”

Çoban öğle üzeri koyunlarını derede suladıktan sonra yamaçtaki yaşlı meşe ağacının gölgesinde topladı. Koyunlar birbirine sokularak dinlenmeye geçtiler. Derenin kenarındaki söğüt dalları su şırıltısına karışmış, rüzgârın sesi ile hafif hafif raks ediyordu. Çoban söğüt ağacının altına oturdu. Kocabaş da gözleri sürünün üzerinden ayrılmayacak şekilde uzandı çobanın yanına. Cebinden çıkardığı mendili yere serdi çoban. Çantasından çıkardığı çöreği ve çökeleği mendilin üzerine koydu. Çörekten bir parça koparıp Kocabaş’a uzattı, kalan ekmekle beraber çökeleği iştahla yedi. “Ah bir tas da ayran olsaydı?” Neyse, dereden billur gibi akan sudan kana kana içtikten sonra çantasını başının altına koyarak kestirmeye başladı.

Öğretmen Hanım zil sesiyle irkildi. “A… çocuklar, haydin bakalım bir hava alın da gelin.”

Masasından kalkmadan, adeta eksik kaldığını düşündüğü mendil konusunu düşünmeye devam etti.

Aşkın, sevginin, duyguların sözle ifade edilemediği durumlarda bir tür iletişim aracı olarak mendil imdada yetişir. Kabulün, beklemenin, arzunun, kırgınlığın ifadesi ve mesajı olan renk renk mendiller. Ele verilen, yere atılan, pencereden sallanan, ağaç dalına bağlanan mendiller de hayatımızın en anlamlı zamanlarında devreye girer. Kavuşma, ayrılma zamanlarında, veda ederken kendini hatırlatır mendil. Son yolculuğa uğurlanırken salın kollarına bağlanan mendil, hayatın her anında “Hep varım.” der gibi.

Tenefüsün bitiş zili ile ayağa kalktı. Öğrenciler sınıfa girerken el ve göz temasları ile onları karşılıyordu Ayşegül öğretmen.

 

                                                                                          Mehmet Düğmeci

Bu haber toplam 282 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Şiir Ezber mi Bozacak Rahatsız mı Edecek?08 Eylül 2025 Pazartesi 10:43
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim