• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

Müfredattaki Sanat -3: Radikal Batıcılığın Kökeni

Elif SÖNMEZIŞIK AYDIN

Avrupa insanının tamamının aynı inancı ve hayat tarzını paylaşmadığı hepimizin malumu. Geçmişte kısa bir müddet de olsa, cebren de olsa bunun mümkün olduğu dönemleri de yaşadılar.

 Ancak Rönesans, Aydınlanma, Sanayi Devrimi gibi aşamalarla baskılar azaltıldı, çok farklı sesler ve renkler ortaya çıktı. Bu da onları ayrımlara, geleneksel ve modern gibi kutuplaşmalara zorladı.

Yine de…

Mesela edebiyat söz konusu olduğunda Shakespeare gibi metinleri, ortak temel metin olarak kabul etmeyi başardılar. Montaine ve Bacon gibi yazarlar hepsinindi. Victor Hugo, Charles Dickens ve Goethe gibi yazarları öyle sahiplendiler ki evrensel çapta okunmasını ve tanınmasını sağladılar. Bütün itişmelere ve kakışmalara rağmen Tolstoy, Dostoyevski, Gogol gibi Rus yazarları benimseyebilmenin üstesinden geldiler. Klasik müzikte, menşe ayırmaksızın öne çıkan bestekârlara yönelik hürmetleri eşitlendi.

Peki bu nasıl olabilmişti?

Bu sorunun cevabı pek çoklarımızca tahmin edilebilir.

Batı’dan çıkıp dünyaya yayılan ve evrenselleşen bütün sanat türlerinin gelişim noktası aslında tapınaklar ve kiliselerdi.

Hıristiyanlık süreci ve ortaçağ döneminde Doğu kaynaklı notalar yasaklanmıştı ve kilise izin verilen ses aralıklarıyla bestelenen ilahileri seslendiriyordu. Klasik müzik bestekârları da kiliseyle çatışmayan, hatta kol kola giden bir yol izlediler ve yasaklanan ses aralıklarını bestelerine almadılar. Dolayısıyla müziğin temeli kilisede atıldı.

Plastik sanatlarda da durum aynıydı. Sanat otoritelerince antik dönemde zirveye ulaştığı düşünülen resim ve heykel sanatlarının, orta çağdaki yasaklar sebebiyle gerilediğine kanaat edildiyse de Rönesans ve sonraki süreçlerdeki Protestanlaşma sayesinde antik dönemdeki görkem yeniden yakalanmıştı. Umberto Eco’nun Güzelliğin Tarihi isimli kitabında Batı’nın güzellik anlayışını, Maria, Madonna, Venüs isimlerine rağmen Meryem’e (Hz. Meryem) dayandırdığını ortaya koyuyor. Hz. Meryem öncesindeki güzel kadın figürleri bile ona aitmiş gibi yorumlanıyor. Yani bütün güzellik Batı’nın en önemli Hıristiyan temsilinin annesine atfediliyor.

Mimariye bakış da dinî temelli. Avrupa ve Amerika’daki kamu binalarının birçoğunun antik dönem tapınaklarına benzemesi, açıkça bir “ağız birliği”ni ortaya koyuyor. Son iki bin yıllık mimari tarihini de kilise mimarisi üzerinden okumaları da bu birliğin bir yansıması.

Batı dünyası mezheplerle ayrılmış Hıristiyan yaklaşımlarına ve bu yüzden aralarında sürüp giden kanlı savaşlara rağmen sanat ve kültür bağlamında ortak bir ses oluşturabildiği için dünya üzerinde hâkimiyet oluşturabildi ve kendilerini dünyanın bütün sanatları adına otorite kabul ettirdiler.

Devamı: https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/mufredattaki-sanat-3-radikal-baticiligin-kokeni--2114/

Bu yazı toplam 58 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim