• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

Bize Ne Oluyor?

Elif SÖNMEZIŞIK AYDIN

Dünya çoraklaşıyor.Bu cümleyi ilk defa 80'lerde “ozon tabakası delindi” cümlesiyle birlikte duymuş olmalıyım.

 Sonra zaten dünyayı en çok kirleten ve doğaıı katleden gelişmiş ülkelerin kurduğu uluslararası ve devasa çevre örgütleri zihnimize kazıdı. O tarihten beri bu algı çocukluk, gençlik ve yetişkin zihnime geleceğin kupkuru, çatlak topraklarında su arayan, açlıkla dolaşıp duran manzaraları yansıttı.

Son on yılda dijital kanalların boca ettiği distopik kurgulardan sonra tahayyüllülerimiz de değişimeye uğradı. Toprağın hayalini kurmanın bile mümkün olmadığı evrenler tasarlandı. Zannederim dünyanın çoraklaşmasıyla ilgili hayali görüntüler, artık herkes için bir parça beton ve paslanmış çelikle doludur.

Çoraklaşma ya da bozulma adına söyleyeceklerimizi maddi dünya ile sınırlamak gerçekçi ve doğru değil. Dünya sona sürükleniyor, sıranın sonuna da yaklaşmışken bizi kıtlık, açlık, susuzluk, teknolojinin yok oluşu, ilkel hayata dönüş bekliyor diye hayıflanıp durmak, endişeyi geçim gailesiyle sınırlamak; ahvali idrak edememekten ötürü.

Çünkü kuraklığı da çoraklığı da zaten yaşıyoruz.

İnsanlık manevi yönden her gün biraz daha kurak ve çorak bir sabaha uyanıyor.

Kabul; maddi çoraklığa her gün daha hızlı sürekleniyoruz, sona yaklaştığımız hissi de her geçen gün artıyor. Bu gidişatı nasıl durdurabileceğimizi biliyoruz, ama dönemeyeceğimiz kadar ileri gittiğimizin de farkındayız.

Manevi çoraklık kıtlık, kuraklık, bozuluş dediğinizde iş değişiyor.

Herkesin bir parça bildiği, kendinden başka herkese yakıştırdığı, kendini o manevi çürümenin bir parçası olmadığıyla avutan kitlelerle dolu bir dünyada iyileşmenin yolu da yöntemi de herkes için başka türlü tartışılabilir bir mesele.

Büyük duyarsızlıklara topluca şahitliğimiz söz konusu. Bu duyarsızlığın neresinden ne kadar pay aldığımızın hesabını yapacakken kendimizi bunun dışında tutmak aymazlığına düşmek bozuluşun da çoraklığın da son noktası.

Azalan hatta tükenmeye yüz tutan insanilik, maddi dünyada her an karşımızda; betonarme yapılarda, bahçesiz okullarda, istiflenmiş insan manzaralarında...

Manevi âlemlerimizde tükenen insanilik ise toplumların etki-tepki durumlarıyla ölçülebiliyor. Miktarı da neredeyse herkese göre değişiyor. Çünkü değer yargıları, vicdan kriterleri, inanç gibi ölçülemez veriler kişiden kişiye değişkenlik gösteriyor.

90'larda Batı'nın kalbindeki Yugoslavya, Müslüman katliamıyla parçalanırken Oskar törenleri, güzellik yarışmaları, doludizgin eğlenceler neden hız kesmediği üzerine düşünmekten usanmamalı. Öyle ki bu eğlencelikler kesintiye uğramasa sadece durma noktasına gelse dünya alt üst olacak zannedenler, yalnızca yabancı bildiği değil, mensubu olduğu toplumun acılarına dahi yabancılaşmış buluyor kendini. Tabii bu anlayışın içinde kendindeki bozulmaya ve çürümeye karşı bir körleşme durumu var.

Kişilerin bozulması ve çürümesi devam ettikçe bu durum toplumlara yayılıyor, yönetimlerin tutumunu belirliyor.

Devamı: https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/bize-ne-oluyor-2739/

Bu yazı toplam 143 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim