• İstanbul 15 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 16 °C
  • Bolu 6 °C
  • Bursa 14 °C

Muhammed Ali Clay; 20. Yüzyılın En Beyaz Karası

Fahri TUNA

Zencilerin yüz akıydı.

Yumrukları insanlığın sembolüydü.

Renk ayrımcılığı çöpe atan - attıran adamdı o.

ABD’yi nakavt eden tek boksördü…

Beyazlatan siyah diplomattı.

Beyazların evlerinde temizlikçilik yapan Odessa ile tabela boyacısı Cassius’un

oğlu olarak 17 Ocak 1942’de ABD Kentucky’da doğdu.(1) Çalınan bisikletini

geri almak için boksa başladığında on iki yaşındaydı.(2)

1960 Olimpiyat Oyunlarında şampiyon oldu. Birkaç hafta sonra Loussville’de bir

lokantada – siyah olduğu için - servis yapılmayıp kovulunca, öfkesinden olimpiyat madalyasını Ohio

nehrine fırlattı, aynı yıl profesyonel oldu.

Rüyalarına bile ambargo konan zencilerin temsilcisi olarak, kazandığı ilk parayla

pembe bir hayalini gerçekleştirdi: Pembe bir Cadillac.

1964 yılı şubat ayıydı. İlk Dünya Ağır Sıklet Şampiyonluk maçı için Londra’ya

gelen Cassius Clay, Picadelly Oteli’nin lobisinde beyaz bir adamla buluştu; beyaz

adam onu kucakladı, o da beyaz adamı. Clay ağlamaya başladı, beyaz adamın

“bir hata mı yaptım?” sorusuna “hayır, beni kucaklayan ilk beyaz sizsiniz.

Amerika’da beyazlar zencilerin elini bile sıkmazlar “diye cevap verdi. Evet; onu

ilk kucaklayan beyaz adam, bir Türk’tü: Doktora tezi için İngiltere’de bulunan

bugünün ünlü profesörü; Nevzat Yalçıntaş. (3)

1964 yılının 25 Şubatında dünya iki güzel müjdeyle uyanıyordu: Liston’u deviren

ABD’li Cassius Clay Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu olmuştu ve Müslüman

olup adını Muhammed Ali olarak değiştirmişti.

1.97’lik boya rağmen, müthiş hızlı ve çabuk hareket eden bu siyah adam, yüzünü

gardıyla değil vücut hareketleriyle koruyordu. Kendine güveni her zaman tamdı:

“En büyük benim” diye haykırıyor; rakiplerini yumrukları kadar diliyle de ringe

seriyordu.

Yumruğu kadar dili de sert adamdı.

Mükemmel bir yeteneğe, müthiş bir hıza ve kuvvete sahipti; antrenörü Dundee

ve menajeri Brow, onun yapısına uygun muhteşem bir slogan ürettiler: “Kelebek

gibi uçarım, arı gibi sokarım!”

İstikbal vadeden bu müthiş boksör, dünyanın en büyük öfkesini üzerine çekiyordu:

Vietnam’a gitmek üzere kendisini askere çağıran ABD’yi, “Vietkonglar bana

hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım” diyerek reddetti. Beyaz öfke

anında ceza ve vahşete dönüştü: Önce dünya şampiyonluğunu geri aldılar,

ardından lisansını iptal ettiler; onu açlıkla terbiye etmek istiyorlardı.

Üç buçuk yıllık açlık, sefalet ve sabır imtihanının ardından lisansı iade edildi.

“Siyah Aydınlık” (4) Malcolm X’le birlikte Sam Amca’nın karanlıklarına ışık tuttular;

yer yer cürm-ü meşhutlar (suçüstüler) yapıp, geri adım attırdılar.

Vietnam’da savaşmayı reddeden Ali’ye zorunlu özür tam yirmi dokuz yıl sonra 1996

Atlanta Olimpiyatları’nda geldi: ABD olimpiyat meşalesini ona yaktırırken, renk

ayrımcılığına öfkelenerek Ohio nehrine fırlattığı madalyasını da iade ediyor; Sam

Amca günah çıkarıyordu.

Artık Birleşmiş Milletler Barış Elçisi’ydi.

Çalınan bisikletine öfkeyle başlayan serüven, el dokuz maçta üç dünya şampiyonluğu ve

sadece beş yenilgiyle, 11 Eylül 1981’de sona erdi.(5)

Üç kez dünya şampiyonu olmayı başaran tek boksör: 1964’te Liston’u, 1974’te

Foreman’ı, 1978’de Spinks’i yenerek...

Muhammed Ali’nin hayatı, “güç”ün, “doğru”yla bütünleştiğinde nasıl zirvelerde

dolaştığının hikâyesidir.

Sonji Rai, Belinda Boyd, Veronice ve Lonnie Williams’la dört evliliğinden dokuz

çocuğu var.

Onun hayatını anlatan “En Büyük” adlı bir film yapılmıştı. Kriss Kristofferson’la

“Özgürlük Yolu” adlı bir tv dizisinde rol aldı; son olarak Michael Mann’ın yönettiği

ve onu Will Smith’in oynadığı “Ali” filmi.

Büyük Roma imparatoru Cassius’un adıyla hayata gözlerini açan bu siyah adam; insanlık

tarihinin en aydınlık iki büyük ismi Muhammed ve Ali adı altında, yumruklarıyla XX.

Yüzyılı aydınlattı.

Zeki, espritüel, cesurdu.

20. Yüzyılın en beyaz karasıydı; en güçlüsü de.

Vahşi Amerika’nın ipliğini pazara çıkaran adamdı

Nur içinde yatasın siyah aydınlığımız.

 

-----------------------

1) Alp Ulagay, Hürriyet Pazar, 17 Mart 2002, Sh. 10,

2) Mevlüt Tezel, Pazar Sinema, 17 Mart 2002, Sh. 5,

3) Abdullah Muradoğlu, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’la yapılmış röportajdan, Yeni Şafak Gazetesi,

17 Mart 2002, Sh. 2,

4) M. Selahaddin Şimşek, Siyah Aydınlık: Malcolm X, Zafer dergisi, Say›: 140 sh.16,

5) Haşmet Topaloğlu, Şimdi Ali’yi Sinema Anlatıyor, Popüler Tarih dergisi, Mart 2002, say›:19,

sh.59.

4821ce37-cdfd-4859-8531-c3afc5bdf0ec.jpg4d012d3a-5b3d-4bbc-a436-71757ff25e10.jpgd78334bc-23ac-4084-81de-b655c1371727.jpg

Bu yazı toplam 1004 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim