Gözümüzün göremeyeceği, hiçbir kitapta yazmayan durumlara kalbimiz ve duygularımız yoluyla aşina oluruz. İşte duygularımızı ifade eden en güçlü vasıtalardan biri olan müzik insan ruhunu incelten, fıtratta bulunan bir unsurdur. Güzel bir ezginin titretemediği gönül olmaz. Duygularımızı her zaman sözcüklerle dile getiremeyiz, kelimelerin yetersiz kaldığı anlarda devreye beden dili ve müzik girer.
Sosyal hayatın birçok alanında müzik vardır. Doğduğumuzda kulağımıza okunan ezan, söylenen ninniler, çocuk oyunlarımızla başlayan müzik yolculuğumuz, öldüğümüzde verilen salâlarla bizimle mezara gelen bir arkadaş olur. Geleneğimizde ölünün arkasında okunan mevlitler de müziğin öldükten sonra bile bizimle birlikte olduğunun göstergesidir. Erkan Oğur: “Müzik, kainat boyuncadır. İnsan nefsine hâkim olamayıp ona yaklaşmaya heves eder. Ve insan, varlığının müzik olduğunu anladığında susar.” demiştir. Bu cümleye göre insan ve müziği birbirinden ayırmamız mümkün değildir.
Yaratılıştan gelen özelliklerin geliştirilmesini teşvik eden bir din olan İslamiyet, beşeri ihtiyaçları engellemez. Musiki de estetik bir olgu olduğundan insandaki güzel duyguların ortaya çıkmasında önemli bir görevi üstlenir, iyi müzik ruhu eğitir ve dinlendirir. Bu nedenle müziği günah sayan görüş, insan fıtratına aykırıdır. Hz. Peygamber Efendimiz (sav), ezan vakti geldiğinde Bilal-i Habeşi’ye: “Ey Bilal bizi rahatlat” diyerek nağmeyle okunan ezanın insanı ferahlattığını belirtmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.