Bu araştırmada konumuzla ilgili rakamları veriyorum: Evin düzeni ile ilgili kararlarda yüzde 47.4 erkek, yüzde 89.1 oranında kadın karar veriyor. Çocuklarla ilgili konularda yüzde 69.4 oranında erkek, yüzde 85.6 oranında kadınlar hakim. Komşulukta kadınların etkisi yüzde 85.5 iken erkeklerin etkisi yüzde 71.1. Alışveriş konusunda kadınlar yüzde 81.1 etkili. Sadece tatil işinde yüzde 75.8 kadınlar, yüzde 79.8 erkekler son sözü söylüyor.
Buradaki kadın hakimiyeti apaçık ortada iken haberi veren gazete arabaşlık olarak, 'önemli kararlar erkeklerin' ibaresini kullanmış. Pes doğrusu. İnsaf yani. Uyanık gazeteci. Nasılsa yazının kendisi değil, başlığı ve arabaşlıkları okunur diye çıkan neticeyi tam tersine değerlendiriyor. Hani bu araştırmayı bu hükumet yaptırmış ya; dünya yuvarlaktır dese itiraz edecek.
Durum budur. Fazla söze hacet yok. Ezberinizi bozun. Başka bir konuya geçelim. Araştırma neticesine göre ülke nüfusunun %1.4'ü zengin.
Makro ekonominin ip üstünde yürüyen dengelerini pembe bir tablo gibi takdim eden hükumete sesleniyorum. Evet dünyada kriz var, bizi de teğet geçti. Ama işte durum yukarıdaki rakama bakarak anlaşılabilir. Demek ki ülkede büyük bir 'gelir eşitsizliği' var. Bu durum partinin adındaki 'Adalet' kavramına sığmaz. Bu sebepten olmalı ki, 'Nasıl bir anayasa istiyorsunuz?' sorusuna vatandaşın kahir ekseriyeti 'dil bir anayasa' demiş. Bu adalet isteğinin tepesinde zengin-fakir arasındaki uçurumun varlığı yatıyor.
TÜİK'in verdiği açlık sınırı, yoksulluk sınırı rakamlarını burada verip karamsar bir tablo çizmek istemiyorum. Dersini alan almıştır.
Araştırma sonuçlarının dikkate değer bir noktası da şudur. Ülke nüfusunun %95'i bir kere evlilik yapmış. Bu ailenin gücüne işaret ediyor, ama benim tesbitim boşanmaların hızla artmakta olduğudur.
Türkiye'de aileler 'nüfus planlaması' yapacak kadar fazla çocuk istemiyor. %35.6 kesim iki çocuk; %32.6 kesim üç çocuk istiyor. Sayın Başbakanımızın arzusu gerçekleşiyor. Çok çocuk isteyenlerin (altı ve üzeri) oranı %6.5.
Ülkeyi etkileyen (değiştiren) unsurların başında televizyon ve hızla yayılan internet geliyor. %59.4'lük kesim televizyon başında. %79.6 kesim birlikte hiç sinemaya ve tiyatroya gitmemiş. %63.3 hiç tatile çıkmamış. Bu son iki rakam gelir seviyesiyle, eğitimle doğrudan ilgili. Evlerimizin %34.3'sinde internet var. Kentlerde bu oran %41.6, kırsal kesimde %14.8.
Mutluluk pek tarif edilecek bir şey değil. Onu 'memnuniyet' ile karıştırıyoruz. Dolayısıyla ben mutluluk rakamlarını 'durumumdan memnunum' diye değerlendiriyorum.
Ülkem insanı dini-tarihi-geleneksel-kültürel olarak aza kanaat eden, çileye yatkın, isyan etmeyen bir tutumu benimsemiştir. Kan tükürür kızılcık şerbeti içtim der. Her hükumet bu halkı baştacı etmelidir.
Mutluluk rakamları şöyle: %59.6 mutlu, %17 çok mutlu, %20.5 orta derecede mutlu. Mutsuzluk oranı %2.4.
Siyasilere, ilim ve sanat adamlarına, medyaya sesleniyorum. İbretlik bir tablo işte. Bu halka saygı duyun, onu sevin, horlamayın, zorla değiştirmeye kalkmayın.
Durum iyidir. Vatandaş halinden memnundur.
Ülkemiz insanının %82.5'i hiç alkol kullanmamış. İşte sevinilecek bir rakam daha. %93.8'inin gece hayatı yok. Bara veya gece kulübüne gitmemiş. Televizyonda gördüğümüz magazin haberlerinin kahramanları bir avuç azınlık. Onları fikirleri ülkeyi temsil makamında bir hiç. Onların da umurunda değil zaten.
İç yakan bir rakamla yazıyı bitirelim. Ülke nüfusunun %44'ü hiç kitap okumuyor. %43.2 ara sıra okuyor. İşte bu rakam ibretliktir. Milli Eğitim'de 80-100 senedir görev yapanlara, hâlâ bu görevde olanlara, tüm ailelere duyurulur.
Durum bu hususta hiç iyi değildir.
Önemli not: Araştırmalarına fikirlerine değer verdiğim Sayın Tarhan Erdem de kendi şirketinin aynı konuda yaptığı araştırmada aynı neticelere varmış (Radikal 26 Nisan 2012).
09.05.2012 Yeni Şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.