Bu çerçevede devlet (Kültür Bakanlığı, Devlet Bakanlıkları vb.) banka ve sponsorları araya koyarak projenin hakkettiği bütçeyi ayırıp mutlaka önemli ve yabancı bir şirketle (Bu işlerde tecrübesi olan bir ekip ile) Evliya'nın seyahatlerinden birini (veya seçme yaparak) izine basa basa takip edecek, anlatılan yerlerin dününü ve bugününü dile getirecek, şanına yakışır ve dünyaya satabileceğimiz bir dizi film çektirmelidir. Bilimsel faaliyetleri, kongreleri, sempozyumları, hakkında çıkacak kitapları, hayat hikâyesini, heykelini, adının bir yerlere verilmesini ve bu meyanda yapılacak işleri bir yana koyuyorum. Hepsi yapılmalıdır.
Bir dikkate değer proje de şu olabilir:
"Evliya Çelebi Turları". Bu turların en görkemlisi herhalde İstanbul'dan kalkan vapurların, Karadeniz'den Tuna'ya girmeleri, bütün Tuna boyu ülkelerini gezdikten sonra Evliya'nın Avrupa'da ulaştığı son noktaya kadar gidip geri dönmeleridir. Bu arada uğranacak limanlarda, kalelerde, medrese ve camilerde, köprülerde Evliya'nın anlattığı bilgiler uzman rehberler ağzından tura katılanlara aktarılır.
Evliya Çelebi yılı münasebeti ile anahtarlıktan yemeğe, rehber kitapçıklardan fotoğraf albümlerine, kılık kıyafet unsurlarına, hatta bu münasebetle düzenlenecek defilelere kadar bir dizi etkinlik yapılabilir.
Bunu Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde çeşitli özel sektör kuruluşları gerçekleştirebilir. Bu turlar zamanla geleneksel hale gelir. Büyük düşünmek lazım.
Evliya Çelebi bütün imparatorluk coğrafyasını gezmiştir. Dile kolay. Ve gezdiği yerler hakkında akla ziyan bilgiler aktarmakta, teferruatı vermekte, nükteler yapmaktadır.
1640 yılında 29 yaşındayken gittiği Bursa seyahati bu gezilerinin başlangıcını teşkil eder.
"Evliya Çelebi'nin izinden adım adım İstanbul" diye bir gezi meselâ. Bunu geleneksel hale getirmek. Bunun filmini çekmek. Bu vesile ile her semtin, ayakta kalan her binanın, her sokağın hikâyesini yazdırmak.
Evliya gezilerini 50 yıl sürdürmüştür. 22 sefere katılmıştır. Bu ne zengin bir hayattır. Genç yaşta evlendiği söyleniyor ama mezarının yeri belli değildir. (Ziya Osman Saba'nın mezarı bile kayıp, ne vefasız bir millet olduk). Sadece biz değil galiba bütün Ortadoğu böyle. Evliya'nın Mısır gezisi fevkalade dikkate değer bilgiler ihtiva eder. Gelin görün ki bütün Avrupa dillerine çevrildiği halde, hâlâ Arapça'ya çevrilip yayımlanmamıştır.
En kötüsü "dostlar alış-verişte görsün" diye bir iki üniversitenin yapacağı kongre, sempozyum, anma günü türünden işlerdir. Bugün yapılır, yarın unutulur.
Oysa biz Evliya Çelebi'yi önce ülkemize, gençlerimize; sonra dünyaya izi silinmeyecek bir biçimde tanıtmalı, bunun için elden ne geliyorsa yapmalıyız.
İlber Hoca'nın teklif ettiği "Evliya Çelebi Enstitüsü" elbette hayata geçmelidir. Ama bu yolda atılan adımların nasıl çölde kaybolan sular gibi buharlaştığını biliyoruz.
* EK
Yirmibeş yıldır Türkiye'de yaşayan tarihçi Caroline Finkel, beş arkadaşı ile Çelebi'nin 1671 yılında çıktığı Hac yolculuğunun bir bölümünü onun izini süre süre at sırtında katetti. Yolculuk sonunda bir de kitap yazdı: Evliya Çelebi Yolunda. Kitap Londra'da İngilizce yayımlanacak, Türkçe'si daha sonra çıkacak. İşte yabancılar ile bizim farkımız. Gönül bu işin tamamını Türk tarihçilerinin gerçekleştirmesini istiyor.
24.08.2011 Yeni Şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.