*
Ortadoğu devrim ateşiyle dağlanırken tabir caizse Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker şeytanların Avrupa’dan kovulmadığını ve savaş baltalarının da gömülmediğini ve savaş bulutlarının da 100 yıl sonra kıta üzerinde yeniden toplanmakta olduğunu söylüyor. Ateş yeniden bacayı sarmak için korun altında bekliyor. Bir rüzgâr bu ateşi yeniden alevlendirebilir. Jean-Claude Juncker’e göre, savaş beklentisinin temel dinamiği ekonomik durgunluk ve Avrupa’nın çıkmazıdır. Ekonomik kriz Avrupa’nın kimyasını bozdu. Bunun da gerisinde Soğuk Savaş’ın bitmesi yatıyor. Kriz, sağduyuyu öldürür ve savaşın sosyolojik ortamını hazırlar.
Avrupa şu anda gergin bir atmosferi yaşıyor. Bu, savaşı getirebilir de getirmeyebilir de. Lakin böyle bir tehlikenin varlığı inkâr edilemez. Juncker şöyle diyor: “Avrupa’daki ezeli savaş ve barış sorununun artık bir risk oluşturmadığını düşünen derin bir yanılgıya düşer. Şeytanlar terhis olmadılar, işlerinin başındalar. Bosna ve Kosova’daki savaşların gösterdiği gibi, sadece uyuyorlar. Avrupa’da 2013’teki şartların 100 yıl öncekilere ne kadar benzediğinin farkına varmak kanımı donduruyor.” Juncker, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden bir yıl önce Avrupa’da genel havanın, devletlerin ekonomik olarak iç içe geçtiği kıtada bir daha savaş yaşanmayacağı yönünde olduğunu hatırlatıyor. Bir nevi rehavet hali. Gerçekten de savaş öncesinde Avrupa’ya sahte bir bahar havası hâkimdi. İçin için kaynamasına rağmen dışarıdan süt liman görünüyordu.
*
Savaşın altyapısı anlamında korkutucu faktörlerden birisi ekonomik durgunluğun yaşandığı ülkelerde aşırı sağın yükselmesidir. Ahlâki seviyeye bağlı olarak ekonomik yapının çürümesi ve sosyal dokunun bozulması çöküntüyü hızlandırıyor. Avrupa’da önce lider krizi baş gösterdi. Bunun gerisinde de kitlelerin ahlâktan sıyrılmış olması yatıyor. Kaptanını veya dümenini kaybetmiş bir gemi azgın sularda ya batmak ya da kayalıklara bindirmek zorundadır. Bush gibi çılgın ve akılsız liderler Kaptan Ahab gibi ya gemiyi karaya bindirecek ya da balinalara yem edeceklerdi. Avrupa, Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılını idrak ederken İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en kötü durumunu yaşamaktadır. Euro projesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. AB siyasi entegrasyonunu tamamlayamadığı gibi ekonomik entegrasyonunda da geri vitese takmış bir haldedir. Yük sadece Almanya gibi sorumlu ülkelere binmiş ve kriz belirdiğinde de batakçılar homurdanmaya başlamışlardır. Velhasıl Avrupa yönünü kaybetmiştir. Özellikle Fransa ve İtalya gibi ülkeler sorumsuz liderler tarafından çökertilmiştir. İngiltere ise kendi yolunu arıyor. Kıtada kenetlenme yerine (close-knit) tam bir çözülme hali yaşanıyor. Macaristan’da olduğu gibi bölgeci ve milli zihniyete geri dönülüyor. Ortadoğu’da potansiyel olarak Şii-Sünni gerilimi ve onun yanında Filistin-İsrail gerilimi var. AB ise bir Avrupa barışı projesiydi krizle birlikte sonuna gelindi. Küllenmiş duygular yeniden kabardı. Kriz sırasında Yunanlı göstericilerin Merkel’i Nazi kisvesinde tasvir etmeleri Juncker tarafından böyle algılanıyor. Yunanistan’dan başka İtalyan seçimleri de tıkanmaya ve Avrupa ruhundan uzaklaşmaya işaret ediyor. Galiba bizim neslimiz yeni bir savaş nesli. Lakin bu neslin savaşacak fazla bir gücü ve mecali de yok. Sanki ayakta ölüyor. Ve kimse barıştan söz etmiyor. Ne Filistin cephesinde ne de ötekilerde. Juncker ise savaştan söz ediyor. Ağzından yel alsın!
15.03.2013 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.