SayıGeçen sayı kırkı çıkan Muhit’e bu sayı da kırk bir kere maşallah diyoruz. Nice kırk bir sayılara inşallah.
Yine yüreklere ferahlık veren bir kapak ile çıktı Muhit. Bayrağımız en şanlı haliyle dalgalanıyor ve “Türkiye en güzel nasibimizdir” diyor Muhit.
Derginin kapak kompozisyonunu tamamlayan birçok yazı var. Bu yazılardan birkaç örneği buraya alacağım.
Gökhan Gökçek – Çift Başlı Kartalın Bir Yüzü Hâlâ Türk Dünyasına Dönüktür
“Hâr-ı bülbül yeniden Karabağ’da açarken Türkiye, taşıdığı misyonla bir adımı daha ileriye doğru atmıştır. Bu anlamda Azerbaycan Ordusu’nun güçlü bir şekilde yeniden yapılandırılması ve İkinci Karabağ Savaşı’nda görülen eksikliklerin giderilmesi adına Bahtiyar Ersay Paşa büyük bir fedakârlık örneği gösterip Azerbaycan Milli Savunma Bakan Danışmanı olarak Azerbaycan üniformasını giymiştir. Türk kurmay zekâsı artık Azerbaycan Ordusu’nda merkez noktadadır. Diplomatik zemin izin verdikçe şüphesiz bu ve benzeri adımlar diğer dört devlet özelinde de atılacaktır. İlaveten Macaristan’da topraklarındaki Hun-Atilla bakiyelerinden ve kültürel mirasından kaynaklı olarak Türk şemsiyesi altında kendisini bu ailenin bir ferdi addederek Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak katılmıştır.”
Ali Emre- Türkiye’den Yeryüzüne Yayılan
“Türkiye Yüzyılı” deniyor şimdi. Benmerkezci, seküler ve katı milliyetçi bakışları aşarak, iyi niyetimi ve ümidimi koruyarak bakmaya çalışıyorum bu mevzuya da. Manevi şahsiyet ve haysiyetine, tarihi ve kültürel mirasına, yeryüzünde ve insanlık âleminde kendisine farklı ve aşkın bir hatta rehberlik edecek değerler dizgesine; ticaret ve ekonomi kadar önem veren bir Müslümanlık ve kardeşlik yüzyılı hayal ediyorum açıkçası. Hem kimliğinin ve temel karakterinin üzerine titreyen hem de bütün bir insanlık denizine öz güvenle, merakla, iştiyakla, şefkatle bakan enerjik ve adanmış gençlerin omuz verdiği bir yüzyıl. Hayatın bütün alanlarını aynı anda ayağa kaldıran bütüncül bir cehd ve izzet yüzyılı.
Zeki Bulduk – Memleketimin Gölgesi
“Ben memleketimi en çok Tahran sokaklarında yürürken bir arabaya atlasam, üç saat sonra bir uçağa binsem bir saat sonra varacak kadar yakınındayken sevdim. Ben memleketimde darbeler olduğunda hep uzaktaydım. Televizyonun karşısına geçip ağlarken yumruğumu ısırdığımda daha bir sevdim, kayalar gibi dik duran memleketimi.”
“Zanzibar’da bir bayram akşamı, deniz kenarında bir seyyar satıcıyla Türkçe konuşurken birden “Zeytinburnu çocuğuyuz abey!” diyen o güleç yüzlü delikanlıyla beraber sevdim memleketimi. Dört sene kalmış İstanbul’da. Çok sevmiş… Anası babası yaşlı diye dönmüş yurduna. Gözünde tütüyordu Zeytinburnu sahil… Gözümde tüttü Kırşehir’in o bakir bozkırı…”
Erol Göka – Modern Hayatta Ailede Değişen Roller
Aile ve Aşk Yazıları’nın 7. sini yayınladı Erol Göka. Bu ayki konu;Modern hayatta ailede değişen roller. Çalışan anne babalar, çalışma hayatının eve yansılamaları, evden iş hayatına atılan kadınlardan sonra evdeki yaşanan rol çatışmaları gibi birçok konu işleniyor yazıda. Elbette tüm bunların yanında; çocukların durumu da göz önünde tutulması gereken en hassas denge. Göka’nın bu yazılarını, evlilik cüzdanının yanında her çifte mutlaka vermek gerek.
“Çalışma ve kamu hayatına etkin katılımın kadınlara, özellikle annelere mutluluk getirmediğini; çalışan annelerin suçluluk duygusu, aşırı sorumluluk yüklenme, zihinsel ve bedensel yorgunluk, çocuk bakıcısı arayışı uğraşlarıyla heder olduklarını dile getiriyorlar. Yapılan araştırmaların yoğun bir tempo içinde olan babaların on ile on beş saniye arasında değişen üç ayrı zaman dilimine bölerek günde kırk saniyenin altında bir süre çocuklarıyla ilgilendiklerini, çoğu anneleri de çalışan çocukların günde en az üç saatlerini televizyon ve internet karşısında geçirdiklerini gösterdiğinden bahsediliyordu. Şimdi artık çocukların akıllı aygıtları uzuvları hâline getirdikleri şeklinde analizler yapılıyor…”
Devamı: https://www.mustafaucurum.com/mayis-2023-dergilerine-genel-bir-bakis-2/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.