• İstanbul 15 °C
  • Ankara 21 °C

Müştehir Karakaya: Aşk, Seni Sevmenin ve İstemenin Adı Değil

Müştehir Karakaya: Aşk, Seni Sevmenin ve İstemenin Adı Değil
Kitaplar aşkı eksik tarif ediyorlar gibime geliyor. Çünkü aşk, yaşamaktır… Onun için adı yoktur. Bir ad aramaya kalkarsanız kargaşa ortaya çıkar, hatta herkes kendine göre bir ad takmaya çalışır.
Onun adı artık aşk değil, başka bir şeydir. Kitapların da yapmak istediği bu. Belki kendilerine göre haklı nedenleri vardır. Aşkı arayanların kitaplara yazdıkları “aşk”a bir ad bulmak, onu kör, topal, sağır yapmak. Hatta bu böyledir. Gerçekten bize göre de aşk kör, topal, sağır ve dilsizdir. Ancak, her ne kadar bu tanımların doğruluk payeleri bizce malumsa da aşkta pişmanlık bulunmadığını, iyilik ve kötülükte, sevgide ve kinde, yüceltme ve alçaltmada mertebesi olmayan, bağlanmanın, hatta bağlılığın davranışlara ayarlanması söz konusu olmayan bir mertebedir ve bunun adıdır AŞK. Yapmacıksızdır. İçtendir. Kişiliklidir ve dobra dobradır. Üstelik aşk, minneti hiç mi hiç kabul etmez.
Varolmanın adıdır aşk.
Kimi, niçin, neden, neyine göre sevdiğini, âşık olduğunu, muhabbet beslediğini, tutulduğunu izah etmeye, açıklamaya girişmek, aşkın tarifine giremez. Böyle olduğu için bunun adı aşk değildir diyoruz. Yaşamak ve sevmek tarif istemez. Öyle bir kişidir ki aşık, ölümü ve hayatı aynı anda ister, aynı oranda sever, kabullenir, bağlanır. Aşk da şefkat gibi varolmanın bir cüz’ü ve mertebesidir. Sevgi, muhabbet, iştiyak, istek, arzu, haz, tad, acı, keder, psikonevrotik tüm standart ve standartdışı eylemlerden daha keskin, daha kendinden geçirici, daha yakıcıdır. Onun için diyorum kitaplar aşkı tarif ederken, hep eksik tarif ederler. Aşk, yaşamın ta kendisidir demiyorlar. Yaratılış sırrına bakılsa, yaratılış sırrının bu varlığın mihenk taşı olduğu görülecektir.
Aşk, birinin diğerine vasıl olması demek, onda faniliğin sırrına ermek ve onda varlığın göstergelerinin ipuçlarını aramaktır. Yaratılış; iki maddenin “ol” emrinin muhatabına mazhar olarak vücuda gelmiş, onun cilvelerini seyretmek için meydana getirilmiş Yaratıcı tarafından denilmektedir. Sofiler bu maddenin birini aldılar diğerini bıraktılar, eksik olarak tarif etmeye kalkıştılar. Aydınlar da diğer ikinci maddesini aldılar, sofilerin kabullendiği birinci maddeyi yok saydılar, hataya düştüler.
Biri: Varoluşta yok olmayı icap eder ki, varlıkta yokluğu aramanın adıdır, buna aşk dediler. Aşk, yaratıcının nefsinde birliği yakalamaktır.
Diğeri de: Zaten kendiliğinden yokluktur ki, varlığın içinde de yok oluştur; yokluğun içinde de yok yoktur. Bunun öncesi ve sonrası yoktur.
Aslında filozoflar “karşılığı olmayan şey yoktur” dediler. Burada sofiler de bunlara katıldı. “Evet, doğrudur” dediler. Yaratmanın karşılığı aşktır.
 
Bu haber toplam 100 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim