• İstanbul 20 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 20 °C
  • Konya 23 °C
  • Sakarya 22 °C
  • Şanlıurfa 29 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 26 °C
  • Bolu 20 °C
  • Bursa 22 °C

Muzaffer Doğan: BENİM ÜNİVERSİTELERİM

Muzaffer Doğan: BENİM ÜNİVERSİTELERİM
Köyde doğdum. İlkokulu köyde okudum.
Doğduğum ve ilkokula başladığım senelerde Demokrat Parti iktidardaydı. 
Adnan Menderes Başbakan, Celâl Bayar Cumhurbaşkanıydı. 27 Mayıs 1960 darbesi yapıldığında, ilkokula devam ediyordum. 
 
O senelerde, Türkiye nüfusunun 
büyük çoğunluğu köylerde yaşıyordu. 
Yol yoktu, elektrik yoktu. 
İlkokulu bitiren, ya köyde kalıp çiftçilik yapıyor veya soluğu, ”taşı toprağı altın” sanılan İstanbul’da  alıyordu.
İstanbul’a palaspareler içinde gidip de, 
bir müddet sonra takım elbise ve iskarpinle köye dönenlere imreniyorduk! 
İstanbul, hayâllerimizi süslüyordu.
Son sınıfta, ben de kafama koymuştum, İstanbul’a gitmeyi. Olmadı…
 
Okul müdürü, 15-20 civarında mevcudu olan son sınıfta, benim de aralarında bulunduğum 4-5 çocuğun babasını okula çağırarak görüştü. ”Bu çocukların okuması lâzım!” demiş. Köyde, okuma nedir, bilen yok! 
O güne kadar, ilkokuldan ilerisini okuyan tek kişi bile yok! Hayâl şehir İstanbul değil de, Nevşehir çekti beni! O sene, köyümüzün tarihinde ilk kez iki kişi, ortaokula kayıt yaptırdık.
 
Şehrin tek lisesi vardı. Ortaokul da, lisenin bünyesindeydi. Bu sırada bir darbeye daha şahit olduk: 12 Mart 1971. İki darbe arasında, ortaokul ve liseyi bitirdik.
 
Lise son sınıfta “ülkü” arayışı içindeyiz!İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde, üniversitelerde başlayan gençlik hareketleri, küçük şehirlere, liselere de sıçradı.
Son sınıfta, yaşıtlarım gibi, ben de kendimi hareketin içinde buldum. Yolum “ülkü ocağı”na düştüyse de, oradaki “ülkü” beni sarmadı!
Üniversiteye hazırlanıyorum. Kafamda birkaç okul var! Sağlıklı bir karar veremiyorum!
 
O günlerde, şehre yeni gelen bir öğretmenle tanıştım. Onun verdiği “Çöle İnen Nur”u okuyorum! Arkasından”Hazret-i Ali“, “Çile“, “İdeolocya Örgüsü“. Sonra, Sezai Karakoç’un “Sütun”isimli kitabı. Şehre sığamaz oluyorum! Benim gibi düşünen birkaç arkadaşla sık sık buluşuyoruz. 
 
“Çöle İnen Nur”u, günler ve geceler 
boyu okudum. 
”Değişmeyecek Ülküm”ü bulmuştum! Sevincime, coşkuma, heyecanıma 
sınır yoktu.  
                
Erzurum Üniversitesi’ne kaydoldum.
Sonra Ankara! Müddeti sınırlı üniversite bitti.
Üçüncü darbenin, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından öğretmenliğe başlayış…
 
Seneler akıp gitti… Doğduğum köye belediye başkanı oldum. Sonra, İstanbul’da bir ilçede Belediye Başkanlığı… Sonra emeklilik…
Bir üniversite bitirdim, öğretmen oldum. Seneler geçti emekli oldum.
 
“Çöle İnen Nur”dan aldığım aşkla,
asıl üniversitemi bulmuştum! 
Değişmez üniversitem, Kâinatın Efendisi olmuştu. Son nefesime kadar,
aşkla devam edeceğim üniversitem! 
 
Hz.Ebu Bekir, Hz.Ömer, Hz.Osman, Hz.Ali, Selman-ı Farisî, Bilâl-i Habeşî, Musab bin Umeyr, Ebu Zer, Ebu Hüreyre, Ammar, Hamza… Abdülkadir Geylanî, İmam Gazalî, İmam-ı Rabbanî, Şah-ı Nakşibend,
Cüneyd-iBağdadî, Mevlânâ Halid-i Bağdadî, AhmedYesevî, Mevlânâ Celâleddin,
Yunus Emre, Niyâzi Mısrî, Aziz Mahmud Hüdayî, Akşemseddin, Seyyid Abdülhakîm Arvasî; Fuzûlî, Şeyh Gâlib, Nâbî, Bâkî, Muallim Nâci; Alparslan Gâzi, Osman Gâzi, Fâtih, Yavuz, Abdülhamid Han;
Şeyh Şamil, Ömer Muhtar…
 
Ne çok üniversitemiz, ne büyük 
hocalarımız, ne büyük üstadlarımız 
var biz Müslümanların… Say say, bitmez.
Efendimiz, Kurtarıcımız, Müjdecimiz, Peygamberimizin değişmez önderliğinde,
Sonsuzluk Kervanı…
 
Necip Fâzıl kapısından girdiğim Büyük Doğu coğrafyasında, bu uçsuz bucaksız âlemde, çok üniversiteye girdim çıktım, çok hocadan ders aldım.
 
Benim üniversitelerimin dışındakilerde,
4-5 yıl devam ettikten sonra,
bir diploma veriyorlar!
Benim üniversitelerimde ise, 
temel bir kâide var: İlim, beşikten 
mezara kadar tahsil edilir.
Diploma falan istemiyorum. 
Ben, üniversitelerime son nefesime kadar devam edeceğim. Son nefesime kadar bu üniversitelerin, bu hocaların  gönüllü 
talebesi olacağım.
 
Rus yazarı Maksim Gorki’nin, hayat hikâyesini anlattığı, yıllar önce ”Benim Üniversitelerim” ismiyle Türkçe’ye tercüme edilmiş kitabı okumuştum. Bu yazı, o kitabın isminden yola çıkılarak yazılmış olsa da, benim üniversitelerimle onunkiler birbirine hiç benzemez. Aralarında mâhiyet farkı var!
 
Üniversitelerimi çok seviyorum.
ae1f7cc5-d4e9-460f-9c99-c5379c54f12a.jpge7071a06-6b16-4020-bd12-e952703e4829.jpg
Bu haber toplam 721 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Şiir Ezber mi Bozacak Rahatsız mı Edecek?08 Eylül 2025 Pazartesi 10:43
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim