Kürt halkı, tarihinin hiç bir döneminde, bu kadar yoğun ve bu kadar uzun süreli bir baskıya maruz kalmamıştır. Üstelik Kürtlere baskı uygulayan da gene kendi çocuklarıdır. Yani, ağacı kesen baltanın sapı da ağaçtandır. Kürt halkını acıtması gereken de bu durumdur.
Yaklaşık iki aydır yaşanmakta olan barış süreci, en çok, her an namlunun ucunda yaşayan Kürt halkını sevindirmiştir. Şu günlerde “barış” kelimesi, en çok, Kürt halkının kalbinin pırpırısını arttırmaktadır. Yeşermekte olan barış havası, en çok, gelecekten ümidini kesen Kütler arasında bir bayram sevinci yaşatmaktadır. İster terör bölgesinde olsun, ister diğer şehirlerde, her sabah uyanan her Kürt, terörün bittiği müjdesini duymak istemekte; her günün aydınlığını bu müjdeyi duyma heyecanıyla geçirdikten sonra, akşamın karanlığını yüreğinde hissetmektedir. PKK’nın yaptığı her eylem ve barış karşıtı geliştirdiği her söylem, Kürtler arasında “Sırası mıydı?... Oldu mu şimdi?... Barışa bu kadar yaklaşmışken yapılacak şey mi?” sorularıyla yankı bulmaktadır.
İktidar adımları atıp olayları gözlemekle yetiniyor ve en büyük korkusu da yeni Oslo’lar, yeni Haburlar... Dikkat ederseniz, son haftalarda, Başbakan’ın bir kaç sert açıklamasından başka, barış konusunda konuşulan tek şey “sızdırma”... Oysa ana konumuz bizzat terörün bitmesi olmalıydı. Yaşanan barış sürecinde iktidarın verdiği güvenle Kürt halkı, teröre karşı psikolojik üstünlük sağlamıştır. Ama bu yetmez!... Şu andan sonra yapılacak olan tek şey, terörle arasına mesafe koyan Kürt halkının moral seviyesini yükseltmek üzere tedbirler almak ve yaşama sevincini onlara tekrar hissettirmektir. Çünkü, terör bittiğinde en çok sevinecek ve rahatlayacak olanlar, Kürtler’dir. Ve 30 yıldır büyük bir travma yaşayan bu halk, artık mutlu yaşamak istemektedir.
Bu defa barışı PKK ve BDP değil, Kürt halkı yürekten talep ediyor. Bu talebin siyasette yankı bulması şart.
09.03.2013 Habervaktim.com































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.