Müzikte de durum aynıdır. Bugün dinlediğimiz her tür müziğin arka planında sadece Orta Asya müziği yoktur. Geçtiğimiz bütün topraklardaki sesleri fethetmişizdir ve onların hepsinden yepyeni bir terkip meydana getirmişizdir.
Milliyetçilik, bir milletin değerlerine sahip çıkmaksa, dilde, dinde, mimarîde, musikide, edebiyatta, gelenek ve görenekte, kılık-kıyafette ve inançlarda her ne üretildiyse, bunlara sahip çıkmaktır. Milliyetçilik, sadece bunlara sahip çıkmak değil, bunların tekrar tekrar yoğurulup yeniden üretilmesi ve böylece insanlık sofrasına özgün medeniyet eserleriyle katkıda bulunmaktır.
1960-1970’lerde “millî” veya “milliyetçi” dendiğinde bunlar anlaşılırdı ve “millîci”ler bu değerler için savaş verirlerdi. O yıllarda yetişen “milliyetçiler” veya “millî”ciler, devletin dayattığı resmî milliyetçiliğe; yani Kemalizm soslu milliyetçiliğe karşı mücadele ederlerdi. Bu milletin “medeniyet kurma” iradesinin belirgin vasfı olan manevî değerlere sâdık olurlardı. “Süleymaniye, Selimiye, Itrî, Fuzulî, Karacaoğlan” dendi miydi, hepsinin tüyleri ürperir, ayranı kabarırdı. Çünkü bilirlerdi ki, mirasçısı oldukları medeniyet, işi lafta bırakmayıp bu eser ve şahıslarla bir “fiilî milliyetçilik” dönemi yaşamışlardı. Mâzide olan âtîde niye olmasındı?..
Son 10-15 yılda, eskiden “medeniyet milliyetçiliği” yapanların, zihniyet dümenlerini “ulusalcılık”a kırdıklarını gözlüyoruz. En keskin milliyetçilerin söylem ve eylemleriyle partizan cumhuriyetçilerin söylem ve eylemleri arasında hiçbir fark yok artık. Milliyetçi zihniyet, ileriye doğru evrileceği yerde, geriledi. Yani “partizan milliyetçiler”de tekakkî değil, bir tereddî söz konusu.
Kazananlar “terakkî” geçirenlerdir; yani “medeniyet milliyetçiliği”ni savunanlardır. Milliyetçiliği “etnisite”ye dönüştürüp “medeniyet milliyetçiliği”nden uzaklaşanlar, kaybedeceklerdir.
Namık Açıkgöz'den: Medeniyet milliyetçiliği

1960-1970’lerde “milliyetçilik” dendiğinde, bu milletin bütün değerlerini içine alan bir ifade olurdu. Bunda İslam öncesi, Selçuklu ve Osmanlı’nın ürettiği bütün değerler bir arada yer alırdı. 9.
Bu haber toplam 671 defa okunmuştur
- Yorumlar 0
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
SON EKLENEN GALERİLER
Diğer Haberler
Halil İbrahim Özdemir’den Okuru Derinden Sarsacak Roman: “Sıfır Numaralı Hücre” ÇıktıHalil İbrahim Özdemir’in yeni romanı Sıfır Numaralı Hücre çıktı. Gerçek olaylardan esinlenen eser, suçsuz yere tutuklanan bir adamın insanlık mücadelesini anlatıyor.
“Andolsun Zeytine”Yazar ve şair Mehmet Aycı, edebiyat ve fikir dünyasının önde gelen aylık dergilerinden HECE'nin Kasım 2025 sayısına önemli bir portre yazısıyla katkıda bulundu.- 12:40 - TYB’de Osmanlıca Kursu başlıyor
- 12:20 - Mesnevî Okumaları -243- Dr. Öğr. Üyesi Fahrettin Coşguner
- 11:30 - Dr.İsrafil Kuralay: Dubai’de bir heykelin bana anlattıkları
- 11:28 - Sibel Eraslan: Küreselleşmiş bir Siyonizm'le karşı karşıyayız…
- 11:26 - İsmail Bingöl: Sonbahar
- 11:14 - Bedir Acar: O çocuk şimdi New York Belediyesi Başkanı
- 11:11 - Süleyman Seyfi Öğün: Dengesizlik ve hesapsızlık
- 11:09 - Hüseyin Öztürk: İnsanın kendisiyle yüzleşmesi
- 15:47 - Sıfır Numaralı Hücre
- 13:22 - Mahmut Bıyıklı: Doğu Türkistan konusunda kim yalan söylüyor?
- 13:20 - Halil İbrahim Özdemir’den Okuru Derinden Sarsacak Roman: “Sıfır Numaralı Hücre” Çıktı
- 13:16 - Harran Üniversitesi’nde “Batılılaşma” Paneli Düzenlendi
- 11:25 - Adnan Öksüz: Elma şekeri!
- 11:25 - Halit Yıldırım: Şakir Kurtulmuş’tan Bir Göç Hikayesi
- 10:45 - Hüseyin Öztürk: İnsanın dört mevsimi
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim




























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.