2 gün süren ve 125'e yakın tebliğin sunulduğu sempozyumda, Klasik Türk Edebiyatı alanında pek çok konu tartışıldı. Çoğu genç, bu kadar bilim adamının bir taşra şehrinde, iğneyle kazdıkları kuyuları sunması ve tartışması, bilginin Anadolu'ya yayılması açısından çok önemlidir. 3 gün boyunca, hem salonlarda, hem koridorlarda ve otel lobisinde, bilim adamları, muhtelif konuları tartıştılar ve alanlarında ürettikleri bilgileri ve bakış açılarını paylaştılar.
Sempozyumun en önemli tesirlerinden biri de Ordu'da üniversite tahsili gören öğrencilerin, değişik üniversitelerden gelen akademisyenlerle bir arada olmalarıydı. Oturum ve yemek aralarında veya oturumlar bittikten sonra, öğrencilerin hocaların etrafında halkalanmalarını görecektiniz!...
YÖK'ün yerine ben olsam, sosyal alanlardaki sempozyumların yaygınlaştırılması için tedbirler alır, teşviklerle desteklerdim. Böylece, hem irfanın bütün vatan sathına yayılmasına, hem de Anadolu üniversitelerindeki öğrencilerin çeşitli bilim adamlarıyla tanışmasına, tanışıp ufuklarının açılmasına imkân tanınmış olur. Özellikle edebiyat, tarih, sosyoloji, sanat tarihi alanlarında gerçekleştirilecek sempozyumlar Anadolu'ya yayılırsa, bir taşla sayısız kuş vurulmuş olur.
Değerli kardeşim Prof. Dr. Atabey Kılıç'ın, son birkaç yıldır, değişik üniversitelerde gerçekleştirdiği Klasik Türk Edebiyatı sempozyumları da hayırlı bir hizmettir. Sevgili Atabey de teşekkürü hak edenlerden.
Şimdi anlıyor musunuz üniversitelerin Anadolu'ya dağılmasının faydalarını?... Şayet Ordu Üniversitesi kurulmasaydı ve o ekip orada görev yapmasaydı, Türk bilim tarihinde ufuk açan merhum Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu hatırasına, böyle bir toplantı gerçekleştirilmemiş olacaktı.
Ordu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün, yeni yapılanması ile geniş ufuklara açılacağına eminim. Şimdi Ordu Üniversitesinden beklenen, Klasik Türk Edebiyatı alanında, konusu daraltılmış, tematik/özelleşmiş sempozyumlar düzenlemesidir.
***
Sempozyumda, sadece Klasik Türk Edebiyatı alanında çalışanlar bir araya gelmişti. Azerbaycan'dan ve Balkan ülkelerinden gelen bilim adamları da vardı. Eskiden, edebiyat ve dil alanında sempozyum düzenlendiğinde, 30-40 bilim adamı bir araya gelirdi; şimdi sadece Klasik Türk Edebiyatı alanında düzenlenen bir sempozyuma 150 civarında akademisyen baş vuruyor ve bunun 125'i toplanıp 2 gün boyunca tartışabiliyor. 1980'lerde 3-5 Klasik Türk Edebiyatı profesörü, birkaç doçent ve 10-15 Yardımcı Doçent bir araya gelirken, artık "Ha" deyince 30-40 Profesör, 15-20 Doçent ve 50-60 Yardımcı Doçent bir araya geliyor. Üstelik aralarında 2 rektör, 1 rektör yardımcısı ve 1 dekan de olmak üzere…
1980'lerden sonra Türkiye'nin değişimi, Klasik Türk Edebiyatı alanına da yansımış durumda. Sayısal artma, elbette niteliğin de arttığını göstermez. Dokunduğunda metne hayat verecek, canlandıracak bakış açıları ve tespitler gerekiyor.
***
Küçük bir Ordu anekdotu
Ordu'ya varıp sevgili Nuh'un arabası ile Üniversite'ye doğru giderken, gerek şehrin bakımsız görünüşüyle karşılaşınca ve gerekse sokaklarda caddelerde, arabanın çektiği zorlukları görünce, "Sevgili Nuh, bu şehrin belediye başkanı hangi partiden?" diye sordum. Sevgili Nuh, "Ben söylemeyeyim… Siz tahmin edin hocam." dedi. Hiç tereddüt etmeden şak diye bir parti ismi söyledim; vallahi tuttu!...
14.05.2012 Habervaktim































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.