Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, aileden başlayıp imparatorluklar tecrübesinden sonra ortaya çıkan “millet” fikri, daha alt sosyal yapıların kendiliğinden gelişip evrilen iradî tavırlarıyla ortaya çıkmıştır. Yani en üst sosyal yapı özelliği gösteren “millet” yapısı, inşa edilmemiş; toplulukların öz iradeleriyle kendiliğinden meydana gelmiştir. Modern çağlarda ortaya çıkan “toplum mühendisliği” fikri, tarihî dönemlerde görülmemiştir.
Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan toplumsal yapı tartışmaları, ne yazık ki, tarihi geriye döndürme çalışmalarından ibaret kalmıştır. “Milliyet yapısı”nın alt grupları olan soylar, boylar, kabileler, aşiretler, neredeyse aile yapısına kadar indirilip kristalize edilecektir. Bu tarihin geriye çevirilmesi ve yüzlerce yıllık birikimin yok sayılması demektir.
İnsanlığın geldiği “milliyet” safhasını, etnisite derekesine düşürmek, Ortaçağ’a, hatta İlkçağ’a dönmek demektir.
Milliyet, ortaklıkların sonucu oluşan bir sosyal yapıdır; etnisite ise farklılıklara dayanır... 21. yüzyıl, insanlık sofrasını zenginleştiren ortaklıklar çağıdır; farklılıkların tokuşması, Ortaçağ’da kalmıştır.
İnsanlığın “millet üstü” sosyal yapılara yöneldiği çağımızda, önümüzde işlenmeyi bekleyen hazır “ümmet yapısı” varken, tarihi tersine çevirip “etnisite”ye yönelmek, tarih dışılıktır.
31.03.2013 Habervaktim































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.