Harf değiştirmenin ilerleme ile ilgisinin olmadığına inanırım ve bu konuyu hiç tartışmam. Habitatına giden yolları kaybetmiş kuşaklarla da eskiye, “esas habitat”a dönülmeyeceğine inanırım. Harf konusu da bunlardan biridir.
Latin harflerine geçme konusunda, hiç temas edilmeyen bir yön vardır. Cumhuriyet ilan edilmiş, saltanat ve hilafet kaldırılmış, İstiklal Mahkemeleri vazifelerini yerine getirmiş… Sıra “halk irfanının kontrolü”ne gelmiştir. Harf inkılabı, eski harflerin ilerlemeye engel falan olduğu için yapılmamış; sadece sosyal hafızayı “delete” etme ve yeni bir “format atma”amacıyla yapılmış ve bu amaca da ulaşılmıştır.
Latin harflerinin matbuatta kullanılması, tamamen hükûmetin kontrolünde idi ve hükûmet, istediği kurum ve kuruluşlara yeni harf ithal etme yetkisi veriyordu. Bu da “bilginin kontrolü ve kontrollü yayılması” demektir ki “format atmak”tan kasdım budur.
Haaa!... Yeni harflerin iyi bir tarafı yok mudur? Vardır elbette… Yeni harfler, Latin alfabesi kullanılan dünyada dijital olan tek sistemdir. Mevcut alfabemizde, sese karşılık harf vardır; İngilizce'de Fransızca'da böyle olmadığını biliyorsunuz. Yeni alfabemizin dijital olması, bize bilgisayar sisteminde de büyük avantaj sağlamıştır.
***
Harf inkılabının sonucu olarak “okuma-yazma oranı” dayatmasını bir komedi olarak görürüm arkadaşlar…
Anlatayım…
Ağzını açan “Cumhuriyet aydını”nın, “Eski harfler bizi geri ve cahil bıraktı; yeni harflerle uçtuk… Okuma-yazma oranımız tavan yaptı…” dediğini duymuşsunuzdur… Hala da bu tür yorumlara rastlayabilirsiniz.
Osmanlı zamanında tutulmuş bir istatistik olmadığı için o döneme dair okuma-yazma oranı hakkında bilgimiz yok. O dönemlerde, sadece Osmanlı'da değil, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir istatistik yapılmamıştır. Osmanlı'da veya başka ülkelerde, mesela 16. yüzyılda okunacak kaç kitap vardı ki, böyle bir istatistiğe ihtiyaç duyulsun?... Mevcut kitapların herkes tarafından okunup anlaşılmasına imkan da yoktu… O dönemlerde kitaplar, fonksiyonel okuma-yazma bilenler tarafından okunur, yorumlanır ve sözlü gelenekle topluma mal edilerek “irfan”a dönüşürdü. Bu yüzden, “Osmanlıda okuma-yazma oranı çok düşüktü” demek, “Osmanlı internet kullanmayı bilmiyordu” demek kadar abestir.
Cumhuriyet döneminde, gelsin istatistikler!…
Okuma-yazma oranı 1920'lerin başında % 2 falanmış; 1935'te ise %20.4 imiş… Şu yıllarda 100 kişiden 90 kişi, okuma-yazma biliyormuş. Burada kasdedilen harfleri okuma ve yazmadır.
Okuma-yazma meselesi, sadece harfleri bilmekten, heceleri birleştirip kelimeleri ve cümleyi okuyabilmekten mi ibarettir?
Hayır!...
Günümüzde harfleri tanımak, okuma-yazma bilmek değildir. Günümüzde okuma-yazma bilmek, tekno-kültür çerçevesinde kullanılan bir bilgidir. Harfleri tanıyan binlerce insanın cep telefonunu kullanamadığını, bankamatiklerden para çekemediğini görüyoruz; biliyoruz…
Ben size daha da vahimini söyleyeyim; bankamatik kullanmasını bilmeyen akademisyen gördük biz…
Okuma-yazma bildiği halde, bilgisayar ekranını televizyon zannedenleri görmüşsünüzdür çevrenizde.
Bilgisayarda hiç bir işlem yapamayan; bırakın bir şeyler yazmayı, mail göndermeyi, herhangi bir internet sitesine girmeyi dahi bilmeyen okur-yazar çoook değil mi sizin mahallede?...
Bilgisayar ve yeni teknolojik dil konusunda lal ü ebkem olan biri, 29 harfi, heceleri, kelimeleri bilse kaç yazar, bilmese kaç yazar!?....
Demek ki, okuma-yazma oranını, harfleri bilmeye sıkıştırmak yanlıştır ve her dönemde okuma-yazma niteliği farklılaşabilir. Okuma-yazmanın daniskasını bilenler bile, öyle bir dönem gelir ki, zır cahil kalabilirler.
26.11.2012 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.