Türkiye’yi uluslararası sistemin itaatkar, söz dinleyen, hatta yeri geldiğinde taşeronluk yapan bir parçası olarak görmek ne
Bu değerlendirmelere genelde tuhaf tepkiler alıyorum. Oysa sadece bir tabloyu aktarmaya çalışıyorum. Hatta İran’ın diplomatik derinliğini ve bir sorunu aynı anda hem çatışmacı, hem de pazarlıkçı bir yaklaşımla yönetebilmesini de, ciddi bir
Gerçekleri yok sayıp, abartılı yaklaşımlarla olup biteni köpürtmekten yana olmadım, bu tür yaklaşımların da her ülkeye zarar verdiğini düşünüyorum. Takip edenler hatırlayacaktır. Türkiye’nin Arap ya da İslam dünyasına ‘model’ olmasıyla ilgili her tartışmada şunu hatırlattım. Hangi entelektüel güçle bu işin altına girmeye adayız? Hadi onu bir kenara bırakalım, okur yazarlarımızın bu konulara gösterdiği akıl almaz duyarsızlığı da bir an
İddialarınızla sınanırsınız, bundan kaçış yok. Türkiye’nin iddia sahibi olmasına da itirazım yok. Aksine iddialı olmasından, bölgesinde ve dünyada yaşanan her soruna aktif ilgi göstermesinden yanayım.
***
Endişem tam da bu. Varlığını hala sürdüren bu yapının, olmadık bir anda, beklenmedik hamlelerle Türkiye’nin dişiyle tırnağıyla aldığı mesafeyi bir anda geriye götürmesi. Bunu asla gözden kaçırmamalı, anlamsız çekişmeler yerine, bu kirli yapıyı sökecek ittifakları geliştirmeliyiz.
03.02.2012 Star






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.