Dış politika kişisel tercihlere, anlık beklentilere ya da öfkelere göre inşa edilemez. Ciddi bir devletin dış politikası, tarih, tecrübe, mevcut şartlar, siyasi ve ekonomik istikrarınız, sorunlarınız, güç dengeleri ve gelecek tasavvuru üzerinden şekillenir. Bunları hesaba katmadan ne yola çıkmanız mümkün olur, ne de yola devam etmeniz.
Türkiye’nin son yıllarda siyasi sınırlarının ötesine taşan bir bakış açısı ve arayışla inşa ettiği dış politikası, bununla ilgili hamleleri, oyun kurucu olarak sahnede yer alma arzusu sık sık tartışmalara konu oluyor. Daha işin başında bu durumu, başkalarının uzantısı olmak, tetikçilik, taşeronluk olarak değerlendirdiğiniz zaman konuşacak fazla bir şey kalmıyor.
Türkiye dediğimiz zaman her şeyden önce tarihsel derinliği, medeniyet tasavvuru, gelecek kurgusu olan bir ülkeden söz ettiğimizi unutuyoruz sıkça. Tam da bu nedenle olup biteni güncelin pençesine atıp anlık tepkilerin gölgesinde okumaya çalışıyoruz. Bu, kendimize, geçmişimize, geleceğimize, gücümüze, hayallerimize, kısacası her şeye hakaret en hafif ifadeyle.
Özgüven yahut eski ve güzel ifadesiyle nefs emniyeti sahibi olmak, bunu tecrübe ve birikimle hamleye dönüştürmek, elbette anlık ya da günü birlik bir eylem olamaz. Sabır, cesaret, öngörü ve hepsinden önemlisi kararlılıkla yola çıkmanız, yolda uğradığınız kazalara aldırış etmeden yaralarınızı sarıp devam etmeniz, sık sık ‘nereye gidiyoruz’u sorgulamanız gerekiyor.
Yazının devamı için: http://haber.stargazete.com/yazar/turkiye-neresi-sizce/yazi-804045































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.