• İstanbul 16 °C
  • Ankara 23 °C

Nefsini Bilenin Rabbini Bilmesi

Nefsini Bilenin Rabbini Bilmesi

76. Ey Aziz kulak ver! “Nefsini bilen Rabbini bilir.” haberini sormuştun, ancak çeşitli sebepler bu meseleyi yazmaya izin vermedi. “Allah emrinde gâliptir.” (Yûsuf, 21) ne yapabilirim? Nefsi bilme konusuna dair bâzı bilgileri geçen temhidlerde duymuştun, tamâmı ise onuncu temhidde dile getirilecektir. Burada bize verilenler, söylenebildiği kadarıyla bir parça dile getirilecektir.

77. Kişi öyle bir makama erişir ki mârifet şarabıyla sarhoş olur, sarhoşluk hâli de kemâle ulaşıp kendi varlığının nihâyetine vardığında, Hz. Muhammed’in nefsi, “Andolsun ki size kendi nefsinizden bir peygamber gelmiştir.” (Tevbe, 128) sırrıyla ona âşikâr olur. “Beni gören ve bana iman edenlere müjdeler olsun.” sözü onun halinin süsü olur, öyle bir mertebe elde eder ki bundan daha büyük bir mertebe olmaz. Kendi nefsinin mârifetine ulaşan kimseye Hz. Muhammed’in nefsini bilme derecesi hâsıl olur, Kim Hz. Muhammed’in nefsini bilme derecesini elde ederse artık himmet ayağını Zatullah’ın marifetine koymuştur. “Beni gören Allah’ı görmüştür.” hadisi bu mânadadır. Kendini bilmeyen kimse Hz. Muhammed’i de bilemez, onu bilmeyen Allah’ı nasıl bilecek? Muhammedi nûrun mârifeti hâsıl olduğunda ve “Her hâlde sana biat edenler mahzâ Allah’a biat ederler.” (Fetih, 10) Hakikati ile bîat gerçekleştiğinde, “İşte bugün dininizi kemale erdirdim.”(Mâide, 3) sırrıyla sâlikin dünya ve ahiret işi tamam olur. Yani ona şöyle der: Mârifet nimetin kemâle erişti ve onu elde ettin. Hz. Muhammed’in mârifeti, sadece senin gibi havâssa özel değildir, daha umûmî ve şümullüdür. Zira bu hususta “Allah, mü’minlere kendi nefislerinden bir peygamber göndermek sûretiyle lütufta bulundu.” (ÂL-İ İmran, 164) buyurulmuştur.

78. Bu durumda salike şükür gerekir, ancak diğer şükredenler gibi bu kimse de şükrünü tam olarak edâ edemez. Rabbin mârifeti bu kimseye öyle bir mârifet bağışlar ki, bu mârifette ne ârifi ne de mârûfu bilir. Bu sebeple Ebû Bekir Sıddık şöyle demiştir: “Kişinin [O’nu] idrak etmekten âciz olduğunu bilmesi idraktir.” Yani mârifet ve idrak ârifin varlığını tamâmen ortadan kaldıran şeydir, bu hâlde ârif idrak edip etmediğini bile bilmez.

79. “Mârifeti konusunda yaratılmışlara acizlikten başka yol bırakmayan Allah’ı tesbih ederim.” Zât’ın mârifeti ve tanrılığının bilinmesi konusunda herkese izin verilmemiştir. Kim Zât’ın mertebesinin bilgisini talep ediyorsa kendi nefsinin hakikatini ayna yapmalı ve o aynadan bakmalıdır. Bu şekilde Hz. Muhammed’in nefsini tanımış olur. Sonra Hz. Muhammed’in nefsini ayna yapar, “Miraç gecesinde Rabbimi en güzel surette gördüm.” Hadisi bu aynaya işaret etmek için gelmiştir. Bu aynada “O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.” (Kıyâme, 22-23) sırrını bulur ve âleme “Allah’ı gereği gibi tanıyamadılar.” (En’am, 91) şeklinde nidâ eder. Yâni “Allah’ın marifetine hakkıyla ulaşamadılar.” Bu makam çok yüce ve nadirdir. Buraya herkes erişemez, bu mertebeyi herkese vermezler.

Devamı: https://www.edebifikir.com/hikmet/nefsini-bilenin-rabbini-bilmesi.html

Bu haber toplam 239 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim