Söz konusu ileriye bakmayı ve özgürleşmeyi şöyle de anlatabiliriz:
1-Emeviler, Abbasiler, Aglebiler, Fatımiler, Eyyübiler, Memluklar, Endülüs Emevileri, Murabıtlar, Muvahhidler, Gazneliler, Guriler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Harezmşahlar, İlhanlılar, Timurlular, Şeybaniler, Babürlüler, Safeviler, Kaçarlar ve Osmanlılar geçmişteki Müslüman ümmetin devletleri, olarak kurulmuş, yaşamış ve yıkılmışlardır. Bugünün Müslümanları onları yeniden ihya etme çabasına düşemeyecekleri gibi, onların anıları üzerine şanlı tarih destanları yazarak bir oyalanma içine de girmezler; mezkur devletlerde yaşamış Müslümanların yanlışlarından ve doğrularından dersler çıkartarak geleceğe yürümek zorundadırlar.
2-Zikredilen devletlerin saray, cami, çeşme, imarethane, kervansaray, hastane, türbe, dergah vb. eserler aracılığıyla hükmetikleri topraklara kazıdıkları İslam mührü -yapılma niyetleri her ne olursa olsun- bugünün ve yarının Müslümanlarına bırakılmış birer emanettir. Musiki ve edebiyat eserleri için de aynı durum geçerlidir.
3-Ümmetlerin geçici, devletlerin yıkılabilir, medeniyetlerin ise tefessüh edici olmaları Müslümanların bu konuları doğru değerlendirmelerini ve gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakmaları gerektiğini düşünmelerini zorunlu kılar. "Nasıl bir dünya bırakacağız?" sorusuna verilecek cevabın şer'i esaslara dayanması, zamanın bilgi ve birikimini gözetmesi ise kaçınılmazdır. Bu manada yeni bir medeniyet kurulması gerekiyorsa bile bu yöndeki bir doğru niyetin kendi içinde kimi problemleri barındıracağının unutulmaması gerekir. Bu son söyleyişi medeniyet düşmanlığı ya da barbarlık özlemi olarak anlamak bilgisizliğin ötesinde kötü niyete karine teşkil eder.
4-Babürler, Safeviler ve Osmanlılar'ın yıkılışlarından beri Endonezya'dan Fas'a kadar Müslümanlar iktidar, devlet, medeniyet, yönetim şekilleri, kolonyalizm, batılılaşma konuları çevresinde yoğun bir tartışma içindedirler. Biz de Tanzimat'tan bu yana aynı tartışmanın içindeyiz. Ömrünün büyük bir bölümünde sol yumruğunu havada tutup, son birkaç yıldır sağ yumruğunu havaya kaldırmayı akletmiş birinin durup dururken "İslam medeniyeti en büyük medeniyettir" sloganını atmaya heveslenmesi, bununla da kalmayıp, yok küçük harfli yok büyük harfli medeniyet gevelemeleriyle kendini gülünç duruma düşürmesi olsa olsa komedi maharetiyle ilişkilendirilebilecek bir halden ibarettir.
Adı, bu cümleden zikredilebilecek birisi, geçen yazımdaki "güzide isim" vurgumu ıskalayıp, zikrettiğim altı şairden sadece Nedim'i seçerek -şaraptan söz ediyor diye- onu tekfir etmeye kalkıştığımı sanmış. Ne diyeyim, Rabbim basiret versin.
Bu meseleler ciddi meselelerdir. Yarım okumalarla, gevelemelerle, "ayakdaş" vb. yakışıksız kelimelerle tartışılacak meseleler değildir.
Bilmeyen bilmediğini bilerek sussun artık, bilen gelsin konuşalım.
25.01.2012 Yeni Şafak






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.