Ömrünü İslama Hizmete Adadı.

Fatma Gülşen KOÇAK
Akif-i Sani olarak bilinen son devrin önemli ilim irfan öncülerinden Ali Ulvi Kurucu’yu babasıyla ilgili düzenlenen anma programı için İstanbul’a gelen oğlu İbrahim Kurucu ile konuştuk. 
Ömrünü İslama Hizmete Adadı.

Ömrünü Müslümanlara hizmete adayan Peygamber sevdalısı Şair  Ali Ulvi Kurucu nasıl bir babaydı?

“Kalpten sevmek ve Allah için iş yapmak” bize böyle öğretiyordu. İnsanlarla çok ihtilaf yapmamak gerektiğini düşünürdü ve bunu çok önemli görürdü.

Gençlere olan sevgisi ve güveni hakkında ne dersiniz?

Ona ruh getirirdi. Bu zor şartlar arasında gençleri görünce, çok ümitlenirdi. Bu gençlerin böyle dini muhafaza etmeleri Allah’a dönmeleri çok ümitlendirirdi onu.

Merhum Ali Ulvi Kurucu Medine hayatında muhteşem bir titizlikle ömrünü adadığı Müslümanlar için adeta çırpınıyor. Anneniz babanızın hizmetlerinde nasıl destek olurdu?

Babam her zaman insanlarla oturur sohbet ederdi. Ama onun işini annem hazırlardı işte. Benim mesleğim uçak mühendisliğidir. Bir tayyarede iki makine vardır, o makine işlemiyorsa o tayyare uçmaz. Eğer ki tayyarede kanat olmasaydı tayyare uçamazdı. Annem tayyarenin iki kanadıydı. Babam öyle uçabildi, babam öyle işini yapabildi. Bütün evi, çocukların derslerini annem takip ederdi.

Anneniz eve gelen giden misafirlere karşı nasıldı?

Eve maşallah ne çok misafir gelirdi. Ömründe onlardan hiç öfkelenmedi. Değil sadece yemek yapmak bazen çamaşırlarını dahi yıkardı. Düşünün ki o günlerde çamaşır makinası yoktu, başkalarının elbiselerini eliyle yıkardı.

Efendim, evinize hangi misafirler gelirdi? Hangi bilinmiş âlimleri ağırlardınız?

En basit söyleyebileceğim, çöpçü misafirleri mi anlatayım, amele misafirleri mi anlatayım, işçi misafirleri mi anlatayım yoksa doçentleri mi, milletvekillerini mi anlatayım. Hiç birini ayırmazdı, hepsi misafirimiz olarak gelirdi. Her duyan buyururdu.

Mahmut Bey’i hatırlıyorum(Mahmut Esad Coşan Hoca Efendi). Bir de Mehmet Bey vardı.(Mehmet Zahit Kotku) Korkut Bey’de gelirdi(Korkut Özal). Konya’dan çok âlim gelirdi bize. Tahir Hoca gelirdi.

Özellikle Ertuğrul Düzdağ’ın yayına hazırladığı Merhumun dört ciltlik hatıralarından sonra Türk gençliği hatıraları okuyup kendisini yakından tanıma fırsatı yakaladı. Zaten hayatında kendisini şahsen tanıyanların çok saygısı sevgisi var rahmetliye karşı. Babanızın Türkiye’de çok sevilmesini çok sayılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Çünkü onlar Allah’ı ve Peygamberimizi seviyorlardı. Babam da bu işte biraz hizmet yapıyordu. Onun için seviyorlardı.

Allah’ı sevdiği için, Allah sevdiriyor diyorsunuz efendim. Peki, babanızın Osmanlı’ya bakışı nasıldı?

Muazzamdı. Bize Osmanlıyı çok söylerdi. Osmanlı nedir, Osmanlı hayatı, edebiyatı neydi. En çok ta Osmanlı ahlakı neydi, bizlere hep anlatırdı. Çok üzülürdü. Milleti görünce Osmanlı’dan çekildikleri, Osmanlıyı bıraktıkları, Osmanlıdan nefret ettikleri için çok üzülürdü.

Osmanlıyı ahlak bakımından çok anlatırdı. Bizim aslımız neydi, nasıl ahlaklı olmalıyız bizlere bunları Osmanlıyı anlatarak öğretirdi.

Babanızın en çok hangi hasletinden etkilendiniz?

Bir tarafı insanları sevmesiydi. Diğer bir tarafı da bir iş yapınca örnek olmasıydı. Bunu bize çok anlattı. “Oğlum, sen bir iş yapınca herkes söylesin, namaz kılan insan böyle mi güzel iş yapar diye. Laf ile değil amelinle örnek ol” derdi. Mesela çok kitap okurdu, ama kendisine hiç sormazdı ben kaç kitap okudum diye. Okuduğum kitaptan ne çıkardım diye sorardı kendisine. Yavaş okurdu ve iyice manasına girerdi.

Ali Ulvi Bey’in hizmet anlayışı neydi?

Peygamber Efendimizin (s.a.v) bir Hadis-i Şerifi var, “Sen kendin neyi seversen, kardeşine de onu öğütle”. Bu her zaman onun ameliydi. Hatta çok vakit, evinden daha fazla başkasına verirdi. Mesela bizim evimizde olmazdı, başkasının evinde bulundururdu.

Böyle öncü şahsiyetler, evlatlarına bir şeyler öğütlerken, aslında tüm gençlere öğütlemiş oluyorlar. Bir baba olarak Ali Ulvi Bey’in sizlere tavsiyesi ne olurdu?

Ben üniversiteye giderken yaşım 17 idi. İlk defa annemden ve babamdan ayrılıyordum. Orada 6 sene okuyacağım, sonrasında dönecek miyim o da belli değil. Babama sen bana ne tavsiye diyorsun diye sordum. Ben zannettim ki, oğlum iyi çalış, namazlarını bırakma diyecek zannettim. Bana bir kelime söyle “Oğlum, arkadaşlarınla ihtilaf etme” dedi. Her zaman insanların iyi tarafına bakmamı söyledi. Bölünmeye parçalanmaya çok üzülürdü. İhtilafı sevmezdi. Ömrünü İslama hizmete adadı.

Efendim, Ali Ulvi Kurucu Bey’in hayatındaki hatıralarında sizi en çok hangisi etkiledi?

Her şeyin iyi tarafını görürdü. Mesela bu pencerede demir var ve bu manzarayı bozuyor. Ama o buna dekor verdiğini söylerdi. Mesela bir çocuk evde babası ile yüksek sesle konuşuyor, bu ne terbiyesiz oğlanmış. Ama o, oğlum bunların evlerinde demokrasi var derdi. Her zaman illa yanlış gördüğümüz bir şeyin makul ve makbul tarafını gösterirdi.

Bir keresinde hacdan sonra hacılar geldi. Onlara soruyoruz, hac nasıldı diye. Hacılar da başladılar, “burada yanlışlık vardı, arabalar böyle” diye konuştular. O gece babam hasta oldu. “Bunlar hacca gittiler, bu yanlış şeylerden başka bir şey bulamadılar mı” dedi. “Hacda hiç güzel bir şey bulamadılar mı? Bu mu kaldı hatıralarında?” Bunu annem söylemişti, gece hastalanmış babam.

Efendim, gençlerimize siz ne tavsiye edersiniz?

Biz gençlerde çok ümit var olduğunu hep söylüyoruz. Buradan anlaşılıyor ki biz her şeyi gençlere atıyoruz. Ben diğer tarafını görüyorum. Hakikaten gençlerde güzel tarafları görüyorum, zor şartlarda gençler kalkıyorlar ve o zorluğu onlar omuzlanıyorlar. Onlar öne gidiyorlar, onlar mesuliyet sahibi oluyorlar. Demek ki Elhamdülillah onların kalpleri temizdir. Biz onlara çok şeyler vereceğiz, en çok vereceğimiz şey ümittir. Güzel günlerinin geleceğini onlara söylüyorum inşallah. İkincisi, dine hizmet ederken bunu ruhtan yapalım. Benim tuttuğum taraftan değil, benim anladığım, benim bildiğim, benim sevdiğim şeklinde yapmayalım. Mesela benimle sen ihtilaf edebiliriz. Ama ben bilmem ki, sen de cennete gitmek istiyorsun ben de cennete gitmek istiyorum. Sen bir yoldan gidersin ben başka bir yoldan giderim. Ama ikimiz de aynı yere gitmek istiyoruz. Onun için değişik yola bakmayalım, aynı hedefe bakalım. İlla hepimizin aynı fikirde olması şart değildir, hedefimiz aynıdır. Bu ruhtan gidelim.

 

Bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Ben de size ve Müslümanların birliğine hayrına çalışan gazetemize teşekkür ederim

Bu yazı toplam 1799 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim