***
Hukuk fakültesine başladığım yıllarda, arkadaşlarımla birlikte yaşadığım ortak bir öfkeyi dün gibi hatırlarım. Ders kitaplarını çalışırken, sadece hukuku değil adeta yeni bir dili de öğreniyorduk. Bolca Osmanlıca kelimenin kullanıldığı bu kitaplar, ağır bir yük gibi görünüyordu gözümüze. Halbuki sonradan anladık ki o Osmanlıca kavramlar olmadan hukuk üretilmesi mümkün değildi. O yüzden de Cumhuriyet elitleri hukuka fazlaca ilişmemeyi tercih etmişlerdi.
Osmanlıca kelimeleri çıkardıktan sonra hukuk üretilemiyorsa eğer, felsefe, sosyoloji, antropoloji ve diğer pek çok sosyal bilim dalında ne olmuştu peki? Düşünsel kabızlığımızla dilde yaşadığımız ‘sadeleşme’ arasında bir ilişki var mıydı? Ne yaparsak yapalım, Hegel’i, Kant’ı anlayamamızın nedeni bu muydu yoksa? “Tinin Görüngübilimi” bu yüzden mi ruhlarımızı karartıyordu? Kültürel hayatımızın bu denli fakir olmasını bu ‘dil devrimi’ne mi borçluyuz acaba?
***
Dünyada, şunun şurasında 80-90 sene önce yazdığı, konuştuğu dili anlayamaması nedeniyle övünen bizden başka bir ulus var mıdır? Osmanlıcanın, büyük çoğunluğumuza Çince gibi gözükmesinde bir tuhaflık yok mu?
Alfabenin değiştirilmesi de sorunlu bir şekilde olmadı mı? Neden Arap Alfabesi’ni tümüyle silip attık? Onu da bir taraftan öğretemez miydik? Hiç olmazsa sosyal bilim alanlarında üniversite okuyanlara öğretilemez miydi bu alfabe? Yoksa derdimiz dili sadeleştirmekten öte, geçmişi unutturmak, geçmişle tüm bağları koparıp atmak mıydı? Bunun övünülecek bir tarafı var mı Allahaşkına? İnsanların kitlesel imhasına soykırım diyoruz, bir kültür baştan sona imha edildiğinde ona ne ad vermeliyiz? Bu bir özyıkım değil midir aynı zamanda?
***
Şimdi bütün bunlar nereden aklına geldi derseniz... Strasbourg’da kaldığım otelde kahvaltı yapıyorum. Televizyon bangır bangır bağırıyor. Hiç Fransızca bilmem ama hep tanıdık kelimeler geçiyor: Laicite, İslam, radical...
Günlerdir hep aynı terane, televizyon programları tartışmalarla dolu, aynı kelimeler ve örtülü kadın fotoğrafları duruyor fonda... Bu psikoloji bana çok tanıdık geliyor. Bizim Cumhuriyeti kuranlar buralardan çok esinlenmişlerdi. Belki de devletimiz toplumumuza hep bu nedenle biraz Fransız kaldı...
Bu Fransız kalma hali, halen daha da devam ediyor... Van’da soğuktan titreyen vatandaşlarımıza, kazak, ceket, battaniye yerine, tonlarca bayrak gönderiyoruz. Tir tir titrerken bayraklarını da sallayıp, 29 Ekim ‘Cumhuriyet Bayramı’nı kutlasınlar diye...
28.10.2011 Radikal































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.